Silivri Facebook
banner88

Eğitim-İş Atatürkçülerin Kalesidir
 
Kaynak : Değişim Gazetesi

Atatürkçü Bir Sendika: Eğitim-İş
“Türkiye'nin yakın geçmişinde ve yakın geleceğinde, derinden yaşamış olduğu sorunlar ve yaşayacağı sorunlara karşı bir "cephe" oluşturmak, bugün, yemek-içmek ve nefes almak kadar yaşamsal bir gereklilik…
 
Zifte batmışçasına kararan ve dibe battıkça saldırganlaşan iktidarın ve onun işbirlikçi destekçilerinin bugün geldikleri nokta, geriye dönük ve bağımsızlık şiarını boğan ve boğazlayan, öldüren bir katil görünümünden başka bir şey değildir.
 
Her haliyle gözlenmektedir ki, iki çizgi, derinlemesine ayrışma içindedir… Bu öyle bir ayrışmadır ki; Ankara'da Mustafa Kemal ve arkadaşları işgale karşı direnirken, İstanbul'da İngiliz yalakalığı yapan işbirlikçiler arasındaki kadar derin bir ayrışma!
 
Hani hatırlarsak… Türkiye birkaç parçaya bölünecek, her etnik kimlik kendi devletini kuracak ve Türkiye'nin bir çok bölgesi emperyalistlerin nüfuz bölgeleri olacaktı… Buna karşın Türk insanında iki tip çare vardı: Birisi Kurtuluşçular diğeri ver kurtulcular.
 
İşte tablo aynı, roller aynı, koşullar benzer, oyuncular farklı... seyirci olmak isteyenlerle direnenler yine ayrılacaklar. Buradaki en önemli husus, "direnecek" olanların direnme mevzilerinin oluşturulması, kurumlarının yaratılması ve söylemlerinin yaygınlaştırılmasıdır. ABD'nin oyuncağı bir iktidar ve kararsızlığın çarkında salınan bir kitle… Uyanmanın, uyandırmanın vaktidir bugün… Ama bilelim ki, kitlelerin yorgunluğuna bir kıvılcım düştüğünde, tutuşacak olan yalnızca ihaneti örgütleyen işbirlikçiler olacaktır.
 
Eğitim-iş, bir gereklilikten ortaya çıktı, Türkiye'nin öğretmenleri, Cumhuriyetine sahip çıkmalı ve ülkenin sorunlarına "bağımsızlıkçı" yaklaşabilmeliydi… Türban eylemlerine destek veren değil, tarikatların kadını yok etmek için kullandıkları türbana karşı çıkan bir sendika özlemiyle…
Türkiye'nin etnik bölünmesine çanak tutan emperyalizmin maşalarına paravan olmuş bir sendika değil, bütünleşmeyi ve sınıfsal idealleri ön plana çıkartan bir sendika özlemiyle…
velhasıl Emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine cesurca, ağzında lafı gevelemeden karşı çıkan bir sendika…
AB ve ABD emperyalizmine ve onların kalemşörlerine karşı çıkabilen bir sendika…
İşte bu gereklilikler yeniden yarattı Eğitim-iş'i…
 
Bugün Türkiye'nin Eğitim-iş'e olan ihtiyacı, "yalnızca" doğru düzgün bir öğretmen sendikasına olan ihtiyaçtan kaynaklanmıyor, bu gün bu ihtiyaç, ülkenin çok yakın bir zamanda, parçalanmaya doğru gittiği bir süreçte, devrimci bir kurumun varlığına ihtiyaçtan da kaynaklanıyor, o kurum TÖS-TÖBDER çizgisinin devamı olan anti-emperyalist bir kuruluş olarak Eğitim-iş'tir.
 
Eğitim-iş örgütlenmesi, öncelikle bir kurumsallaşma sorunsalıdır. Öğretmen hareketi içindeki yetki elde etme görevi ise burada "ikincil" bir öneme sahiptir. Nitekim bu hedef, "uzun vadeli" bir hedeften başka bir şey değildir. Ülkenin bu günkü konumunda öncelikli hedefimiz, Kemalist ilkeleri savunabileceğimiz, söylemlerimizi dile getirebileceğimiz sendikamızı, güçlü bir konuma getirmektir.
 
Gerçek şu ki, Türkiye'nin bugünkü asıl ihtiyacı siyasi partilerin haricinde gerçekten demokratik, bağımsızlıkçı, Kemalist, ilerici söylemleri olacak kurumlara duyulan ihtiyaçtır. Eğitimiş, Türkiye'de böylesi bir boşluğu dolduracaktır. Bugün sivil örgütlenmeler, ya liboşların elinde ya döneklerin elinde ya AB'cilerin elinde ya da ABD'ci Kürtçülerin elindedir ve bizler kendimizi ifade edebileceğimiz kurumların dışında bulunuyoruz bugün.
 
Ülkenin kurumları emperyalizm tarafından zaptedilirken, bu işin farkındalığını yaşayanlar olarak en büyük sıkıntı, sesimizi çıkarabileceğimiz bir örgütümüzün olmamasıdır, örgütlülük açısından temel ölçüt budur.
 
Eleştiriler ve Gerçekler
Her ne kadar Eğitim-İş kadroları, Eğitim-Sen'den ayrılarak bir sendika kurmuşlarsa da, aslında asıl ayrışma ve sapma, öğretmen hareketini emperyalizmin buyruklarına sokan çizgide gözlemlenebilmektedir. Bu biçimiyle Eğitim-Sen'den ayrılmak, "çizgimizden" ayrılmak değil, çizgimize sahip çıkmaktır. Eğitim-iş'e bu biçimiyle yöneltilen eleştirilerden biri "sınıf hareketini, emek hareketini, öğretmen hareketini bölmek" ile ilgilidir. Gerçek şu ki, Türkiye'yi, etnik temelde bölmeye çalışanlara "hayır" diyemeyen bir sendika"dan böylesi bir eleştiri, bir hayli komik olmaktadır. Asıl bölünme, "ideolojik" bölünmedir; ya Türkiye'den yana olacaksınız ya da işbirlikçilerden! Eğiti-iş kadroları, Türkiye'den yana olmayı seçerek varolmuşlardır…
 
Eğitim-iş'e yöneltilen eleştirilerden biri de, bu sendikanın "egemen sermaye çevrelerince" desteklenerek kurulduğudur. İşte tam bu noktada, kimi sendikal çevrelerce kuruluş çalışmaları sırasında "yer-salon" verilmeyerek, adeta sokakta kurulmak zorunda bırakılmış Eğitim-iş'in devrimci çizgisi karşımıza çıkmaktadır; sorarlar adama, acaba bu "egemen sermaye çevrelerinin sendika kurdurmak için sağlayacakları beş yıldızlı otellerin salonları yok muydu?" İftiranın daniskası işte böyle oluyor; boğazına kadar borca batarak kurulmuş Eğitimiş'in, sermaye desteğinin nerede olduğunu biz göremedik, gören varsa söylesin… Ankara'ya uğramadan Diyarbakır'a gidenlere sırtını dayamış olanların bunu söylemeye ne hakkı var! Bu sendika, yalnız ve ancak "kuva-i milliye" kadar emekçi ve bağımsızlıkçı bir direnç örgütü olarak Anadolu'nun bağrında doğmuş ve adım adım da büyümektedir.
 
Kongrelerinde bu ülkenin bağımsızlık felsefesinin simgesi olan ay-yıldızlı bayrağı asmayanlar, Mustafa Kemal'i anmayanlar ve işin en çarpıcı gerçekliği çerçevesinde "PKK'ye bir terör örgütüdür" diyemeyenler, AB fonlarından beslenen bu işbirlikçi yapı, bağımsızlığı Mustafa Kemal'den öğrenmiş olanlara bu tür iftiraları "oyunları bozulduğu" için atmaktan geri durmayacaklardır.
 
Bugün AB'nin, Kürtçülere verdiği desteği şakşaklayan sendikalar, doğrudan AB'yi şakşaklamaktadırlar… ve o sendikalar, AB, Türkiye'nin bölünmesi için bu kadar çaba sarfederken, yine AB'nin bu işbirlikçi iktidara, neden "öğretmenlere toplu sözleşme hakkı tanınması için baskı yapmadığını" soramamaktadırlar doğal olarak…
 
Tarihsel Süreç ve Gerçeklik
Türkiye'deki örgütsel devinim, 80 darbesi ve 82 anayasası ile parçalanmış ve zaman sarkacında gerileyerek yozlaşıya mahkûm edilmiştir. Tözsel bir canlanışın ışıkları, emperyalizm karşıtı bir ideolojik açılımla mümkün olmuştur. İşte Eğitimiş, bu yozlaşmanın yırtıldığı bir diriliş ve derleniş hareketi olarak sendikal hareketteki yerini almıştır.
 
Eğitim-iş yalnızca öğretmenlerimizin özlük haklarıyla ve eğitim sisteminin sorunlarıyla ilgilenen bir kurum değil, Türkiye'nin emperyalist çevrelenişinde, sömürüye ve gericiliğe karşı bir direnç örgütü olarak yoluna devam edecektir.
 
Bu biçimiyle, cenin halindeki bir varoluştan çok daha öte, Anadolu'nun bağımsızlıkçı ve devrimci ruhunun narkozdan uyanışını betimlemektedir. Sancı bu yüzdendir, iftiralar bu yüzden, engeller işte bu yüzdendir. Gerçek şu ki, döneklerin ve liboşların eleştirileri bu hareketin dosdoğru bir çizgisi olduğunun en belirgin kanıtıdır.”
 
Esareti yırtarcasına bağırmalı o zaman:
 
Eğitim-iş, Atatürkçülerin zaptedilmemiş kalesidir;
 
Yaşasın Eğitimiş!
 
Yaşasın Tam Bağımsız ve -gerçekten- Demokratik Türkiye
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol