Silivri Facebook
banner88

Güneşi gördüm

Ulusal basından izlediyseniz film bayağı övgü almıştı, ben de çok beğendim.

Yasaklarla yetişen bir nesil olduğumuzdan film bana iyi geldi, her şeye rağmen bazı şeyler için geç değil diye düşündüm.

Tabii ki filmi anlatacak değilim ama bu kadar bölünmüşlüğün içinde bu film ötekileştirilenlerle empati yapabilmek açısından son derece gerçekçi.

Mahsun Kırmızıgül, filmde birçok konuyu aynı anda işleyip, her kesime fazla suya sabuna dokunmadan yaklaşmak istemiş, bu da filmde biraz karmaşa yaratmış ama yine de görülmesi gerek diye düşünüyorum.

Beni çok etkileyen sahnelerden bazıları;


2 kardeşten birisinin ölürse terörist, diğerinin ise öldüğünde şehit olacağı;

Kardeşlerden bir diğerinin mayınla bacağının kopmasından sonra annesinin bir daha hiç konuşmaması;

Eşcinsel olan bir diğer kardeşin cinsel kimliği ile hesaplaşması ve yaşadığı acılar, çaresizliği ve maalesef toplumumuzun eşcinsellere bakış açısı;

Akraba evliliklerinin doğan çocukların engelli olma olasılığının yüksekliği;

Erkek çocuk sevdasının nasıl felaketlerle sonuçlanabileceği;

Çaresizlik, acı ve maalesef güzel ülkemin gerçekleri….


Öte yandan ailenin bir diğer kolunun gittiği Norveç….ve ailenin sosyal bir devlette koruma altına alınması, yaşam şartları…sağlanan sosyal yardımlar..

Çok daha önceden yine bu topraklarda çekilen acılar neticesi, ailenin bir diğer ferdinin Norveç’e zorunlu göçü sayesinde ailenin o bölümünün hayata tutunabilmesi.

Ben film eleştirmeni değilim, teknik konular, çekimler vs için herhangi bir vatandaş kadar bilgi sahibiyim ama genelde başarılı buldum.


Ama esas muhteşem olan, zaten çok başarılı sanatçıların tümünün son derece başarılı oyunculukları….


Norveç’te yaşayan dayının dingin ifadesi bana kendi amcamı hatırlattı, üniversiteden sonra doktora yapmak üzere gittiği Berlin’den dönmedi ve yaşamına orada devam etti, onun ve ailesinin yaşamı, olaylara bakış açısı, hoşgörüsü, ayırımcılık yapmaması, baskı yapmayan koruyuculuğu, affeden yapısı sadece kendi kimliği değil, yaşadığı ülkenin ona verdiği güven duygusu.

Soysal devlet anlayışıyla yönetilen bir ülkede, çocuklarının eğitiminden, sağlık sorununa, işsizlik korkusundan, yaşlandığımda ne olacağım korkusuna kadar, bizlerin büyük çoğunluğunun yaşadığı korkulardan arınmış, insanın değerli bir varlık olduğunun bilinciyle yaşayan bir topluluğun ferdi olarak o da dingin bir ifadeye sahip, bizlerin olamadığı kadar…

Ancak ülkemizde bir milletvekili katıldığı mitingde partisinin Belediye Meclisi adayını tanıtırken aynen partisinin başkanının haykırdığı gibi hançeresini yırtarak;

“Bu adam sizin ve benim gibi hayvanların rahat yaşaması için babasını toprağa veren kişidir”

derse, ki dedi ve dediğinde kanımın donduğunu hissettim.

Halkı hayvan gibi gören, hayvanı da aşağılayan ve tabii sevmeyen ama dindar zihniyet, Allah’a inanıyorlar, İslam’ın sadece kendilerine ait olduğuna inanarak sahip çıkıyorlar, din ve şehitler (ki onlara kelle dediklerini unutarak) üzerinden siyaset yapıyorlar..

Ne diyeyim? Yukarıda Allah var…..

Güneşi gördüm başım göğe erdi..

Hoşça kalın, sevgiyle kalın……

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol