Silivri Facebook
banner88

Bana Faydası Olan Her Düşünce ve Eylem Doğrudur!

Bildiğiniz gibi, her hafta burada düşüncelerimi yazı yoluyla sizlerle paylaşıyorum… Yazmayı çok seviyorum… Yazdıklarım, sizlerle paylaştıklarımla sınırlı değil elbette… Hobimin işim olmasını çok isterdim ama maalesef olmadı… En birinci hobim olan yazmayı kendi kendime de olsa hayata geçiriyorum ve yazdıklarımın bir kısmını da sizlerle paylaşıyorum… 

İlk amacım, hayatıma anlam katmak, yazdıklarımı sizlerle paylaşarak onları daha da güzelleştirmek…  İkinci amacım ise;  kafalarda bir soru işareti yaratabilmeye yardımcı olmak, başka başka düşüncelerin olduğunu da göstermek, hayata farklı pencerelerden bakmanızı sağlamak sadece, alışılmadık duygulara hitap etmek, yabancı bir kapıyı aralamak belki de… Eflatun’un şu dediğine aynen katılıyorum: „Bir insanın akıllı olmasına birşey dediğimiz yok. Yeter ki; aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın.”

Derdim;  asla fikirlerimi, düşüncelerimi, inandıklarımı sizlere empoze etmek, kabul ettirmek değil… Bu yüzden artık insanlarla tartışmayı bıraktım çoktandır, çünkü her türlü tartışmanın altında yatan tek olgu; kendi fikirlerimizi, kendi algılamalarımızı başkalarına kabul ettirme savaşı… Ve bizim gibi düşünmeyen, algılamayan, davranmayan diğer insanları acımasızca yargılama cabası… Doğada sadece insana yakışan bu aptalca ve kompleksli hallere düşmek istemiyorum artık, biliyorsunuz ben insanlıktan istifa ettim çoktandır… Niyetim; kimselere zarar vermeden, yargılamadan, aşağılamadan sadece düşüncelerimi paylaşmak ve yukarıda dediğim gibi dünyaya farklı bir perspektifte bakılmasını sağlayabilmek nacizane..

Bu dünyada 7 milyar insan varsa, 7 milyar da farklı düşünce ve inanışın olduğuna inanıyorum… Bütün soyut kavramlar algılamalarımıza göre farklılıklar göstermekte… Doğrularımız, yanlışlarımız farklı… güzel ve çirkin… iyi ve kötü… herşey ama herşey sadece 5 duyumuzla dünyayı algıladığımız oranda, sadece  beynimizin içinde şekilleniyor… Beynimizin dışında var olduğunu sandığımız ve gerçek dünya dediğimiz herşey belki de sadece beynimizin içinde, sinir uçlarımızda bizim yarattığımız, aslında var olmayan sadece bizim gerçeklerimizdir? Bunun böyle olmadığına kim emin olabilir ki?

Son iki 2-3 yıldır hayata farklı pencereden bakmaya çalışıyorum, bunu da yazılarımda ara ara belirtiyorum… Gereksiz tüketim yapmayalım diyorum mesela… Beyinlerimizde yaratılan yapay gerçekler sonucu bize inandırttıkları biçimde, mutluluğumuzun, sahip olduklarımızda olmadığını dilim döndüğünce anlatmaya çabalıyorum… Dünyayı döndüren „para“ nın bizi esir aldığını, bize öğretilenlerin bizleri robotlaştırdığını söylemeye çalışıyorum… Bizi yönetenlerin „komplo teorisi“ deyip, bazı olayları hafife almamızı sağlamaya çalıştıklarına dikkat çekmek istiyorum…Diyorum ki, bir de şu pencereden bakın olaylara… Bana inanmayın, düşüncelerimi kabul etmeyin ama bir kere o taraftan bakmayı deneyin, ne kaybedersiniz ki!

Bu dünyanın kötü gidişatına elimden geldiğince çomak sokmak istiyorum vesselam… Eski usul devrimlerle, sağ-sol kavgalarıyla artık bir yerlere gidilemiyeceğini, gelecek güzel günlerin halkların ellerinde şekillenmesi için, iplerimizi ellerinde tutanların ellerinin kesilmesi gerektiğine inanıyorum… Bunun tek çaresi ise, onları beslememek, yani onların ürettiklerini tüketmemek… Aç kalan canavar mutlaka ölmeye mahkumdur…

Kapitalizm denen sömürü canavarının daha da semirmesi için, bilinçli olarak iki büyük dünya savaşı çıkardılar… Özellikle ikinci dünya savaşından sonra şimdiki korkunç düzen atağa kalktı… Yıkılan, çöken Avrupa’yı yeniden inşa etmek, ekonomiyi canlandırmak için,  insanlar deli gibi çalışarak robotlaştırıldılar ve bir kaç yıl içinde batı materyalizmi ve dolayısıyla emperyalizmi insanlığa „büyük bir armağan“ sundu… MADDİ MUTLULUK… Bu maddi mutluluk beraberinde ister istemez başka olgular getirdi, ki bunlar insan denen yaratığı özünden iyice kopardı: BİREYSELLİK, BENCİLLİK, ADAM SENDECİLİK, FIRSATÇILIK, FAYDACILIK, ÇIKARCILIK, HİLEKARLIK, DOYUMSUZLUK… Zaten amaç buydu ve son paradigma, tepedekilerin istediği gibi yeniden kuruldu… 

Bu pragmatizm sonucu; artık insan denen varlık; düşünceleri ve davranışları eğitimle şartlandırılmış, aynı kalıba sokulmuş, duyguları donuklaştırılmış, her hareketinin mutlak kendisine bir yararı ve maddi karşılığı olması gerektigi beyinlerine kazınmış, her eyleminden fayda uman, şehirlerin betonlaşmış kalabalığında yalnızlık batağına saplanmış zavallı bir canlı olmuştur… Bu canlının adı insandır, insanlığın anlamı artık budur, insan olmak bu paradigmanın kölesi olmaktır… İnsan öyle bir garip yaratıktır ki, kendini bulunmaz hint kumaşı sanar ve tüm varlıklardan üstün görür… Maalesef, dünyada buna karşı çıkacak, bu önermeyi yalanlayacak başka bir canlı türü yoktur…Belki evrenin daha akıllı yaratıkları dünyamızı ziyaret ederlerse, bunun yanlışlığını bize anlatırlar… Evrende gelmiş geçmiş en aptal yaratıklar olduğumuzu yüzümüze vururlar belki de…  

Günümüzün mottosu şu: „Bana faydası olan her düşünce ve eylem doğrudur! „  şimdi merak ediyorum, aranızda şu söze inanmayan ve bu doğrultuda hareket etmeyen kaç kişi var acaba veya insan olmayan, uzaylı kaç kişi var?  Eğer bu cümle benim hayata bakışıma ters, yaşam anlayışıma uymaz diyenler çoğalıyorsa içimizde, gelecek güzel günler için benim hala umudum var… Bu demektir ki; uzaylılar dünyayı istila etmişler çoktan…

Haftaya bu yazıya devam edeceğim… Özellikle bu paradigmaya karşı gelip, bütün dünyanın huzuru adına; adalet, eşitlik ve özgürlük adına yeni bir paradigma yaratmak için eyleme geçmek isteyen uzaylılar için olacak o yazım…İnsanlar okumasa da olur… kalın sağlıcakla ve sevgiyle…

 


 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol