Silivri Facebook
banner88

ANNE VE ANNEANNEMİ BABAM ÖLDÜRMÜŞ... (Ö. BÜYÜKOĞLU)

ANNEMİ VE ANNEANNEMİ ÖLDÜRENİN, YILLAR SONRA BABAM OLDUĞUNU ÖĞRENDİM…

 

Yıl: 1938-Üsküdar  Bağlarbaşı Mahallesi’nde yaşayan İsa Toksat adlı  liman  işçisinin eşi  Şadiye ile  kavga etmediği gün yoktu.. Şadiye her gün tekrarlanan kavgalardan artık bıkmıştı. Bir gün evi terk eder. Ayrı yaşamaya başlarlar..

Nimet adlı  hafif meşrep bir kadınla  arkadaş olan Şadiye  hayatından memnundur. İsa, karısının  Nimet ile arkadaşlığını  bırakmasını ister. Haber yollar.

Şadiye, yapılan ikazı dikkate almaz.  Nimet ile arkadaşlığını devam ettirir.

29 Temmuz 1938. İsa, ceketinin  astarında sakladığı  ekmek  bıçağı  ile  karısının işten dönüşünü bekler. Eşinin yanında Nimet adlı kadın da vardır. Ev penceresinden olayı fark eden anneanne evden fırlar.  Anneanne Seniha;  kötü bir duruma mani olmak için kızı Şadiye'ye doğru koşmaya başlar.

Bugünkü  Boğaziçi  Köprüsü’nün, çıkış gişelerinin   olduğu  arazi.  Anadolu yakası,  köprü inşaatı öncesi, meyve ağaçlarıyla dolu  bomboş ve büyük bir arazi idi. Şu anda  boğaza bakan villalardan geçilmiyor.

Boş arazide İsa Toksat  karısına neden sözünü dinlemediğini sorar. Nimet  tehlikeyi görünce  kaçar. Şadiye'yi orada bıçaklar. Mani olmaya çalışan kayınvalide Saniye Hanım da aynı akıbet sonucu olay mahallinde ölürler.

Toksat ailesinin olay tarihinde 2 çocukları vardır. Saim Toksat 2 ve abla  Sevim Toksat 5 yaşında.

Saim Toksat, şu anda 77 yaşındadır. 2  evli kızı vardır. Kapalı çarşının  dericiler esnafı  içinde   sayılan ve sevilen  efendi insanı Kumburgaz Serhat sitesinde uzun yıllar  yaşadı. Daha sonra Silivri de yaşamaya başlar. Abla  Sevim  hanım .geçtiğimiz yıl hayata veda etti.

Maziye dönelim:

-"Yıl 1930.Siirt'den, İstanbul'a gelen Karaköy limanında iş bulan İsa Toksat, Üsküdar Tütün deposunda işçi olarak çalışan Şadiye ile bir aracı vasıtasıyla tanışıyor ve evleniyorlar.

 

Evliliklerinin ilk 7 yılı mutludurlar. Önce Sevim, sonra da Saim  dünyaya geliyor.

Yıl 1938. Kıskançlık nöbetleri başlıyor. İsa ve Şadiye'nın   kavgaları her gün  daha artıyor. Nihayet müşterek hayat  çekilmez hale gelince  evler ayrılıyor. İsa Toksat  Nişantaşı'n da bekar odasına taşınıyor. Şadiye ise Üsküdar Arapbağında ki baba evine  dönüyor.

Ayrılık  sırasında, İsa'nın kulağına  gelen haber; hafif meşrep bir kadın olan Nimet'in, Şadiye ile  arkadaşlık yaptığı hatta birbirlerinin evine gidip geldiğini öğreniyor.

Karısının komşuları aracılığıyla, Nimet ile dostluğunu kesmesi için 2 kez haber yolluyor. Şadiye dikkate almıyor.

İşte 29 Temmuz 1938 günü İsa  işten izin alıp, karısının yolunu gözlüyor. Nimet ile  birlikte olduğunu görünce  üzerlerine yürüyor. Amacı her 2 kadını korkutmak. Ama  uyanık Nimet, ayakkabılarını fırlatıp, yalınayak kaçıyor.

Şadiye Toksat bıçak darbeleri altında ölürken, yardıma gelen anneanne Seniha da  korkunç akıbetten kurtulamaz ve bıçaklanarak  kızının yanı başında ölür.

İsa Toksat  en yakın  karakola giderek teslim olur. İdam istemiyle yargılanan İsa 'ya  24 yıl ceza verilir.

Saim Toksat  (2 )ve Sevim Toksat  (5) Anneleri ile anneanne ölmüştür. Babaları da hapse girince, dede  Mehmet Kamil   çocukları yanına alır. Mehmet bey Beylerbeyinde polis memurudur. Bir hafta ancak çocuklara bakar.

Neticede gizli bir plan uygular. Her 2 çocuğun, kendi torunu olduğunu saklayıp  karakolda bir zabıt tanzim edilir. Her 2 çocuk terkedilmiştir. Anne ve Baba   tespit edilemediğinden  Darülaceze  çocuk bölümüne   teslim edilir.

Yıl 1952.Darülaceze de yaşayan çocuklardan 19 yaşına gelen Sevim evlenir ve 16 yaşındaki kardeşi Saim de kendisine verilir.

Her 2 çocuğun nüfus kağıtları vardır ama ANNE ve BABA hanesinde ADEM ile HAVVA yazmaktadır.

 

Darülacezeye intikal eden  çocuklar  1945 yılında, olaydan  7 yıl sonra  Babaları İsa Toksat'ı  savcı talimatıyla ziyaret ederler. Babalarının neden cezaevinde

olduğu hakkında bilgileri yoktur. Dede Mehmet Kamil  ise Darülacezeye bir defa dahi gelmemiştir. Unutmuş gitmiştir torunlarını.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Şimdi söz sırası Saim TOKSAT da:

Ablam evlendikten sonra beni yanına aldı. Eşiyle Almanya'ya gittik.Almanya sıktı beni ,İstanbul'a döndüm.17 yaşında  Kapalı çarşı da ,hazır   deri giysici  yanında iş buldum. Her gün yeni dostlar edindim. Bütün derdim 2 kızım  evlenme çağına geldiğinde  nüfus kağıtında DARÜLACEZE     kayıt yeri  görüntüğünden, damat tarafına, hiçbir suçum yokken nasıl   cevap vereceğimdi.

1984 yılıydı. Kumburgaz  Serhat Sitesinde gazeteci Özcan Büyükoğlu adlı  dostuma  olayı   baştan sona anlattım. Bana yardımcı olmasını rica ettim.

Sırdaşım Özcan Büyükoğlu, ilk işi Darülaceze Md.lüğüne  dilekçe verip   dosyam hk .bilgi istedi.

Darülacezeden yazılı  cevap geldi. Bizi  9 Ağustos  1938  tarihin de ,olaydan 10 gün sonra Beylerbeyi Nahiye Md.lüğünün   ilmühaberi ile nufus kağıtsız Darülaceze'nin  çoçuk bölümüne yerleştirmişler. Nufus kağıtlarımız  Darülaceze de çıkartılmış. Dosyada fazla bir bilgi de yok. Darülaceze sicilimizde  TERKEDİLMİŞ ÇOÇUK  olarak Polise teslim edildiği yazılı.

Oysa  ,biz doğduğumuz da  nufus kağıtları varmış. Dedemiz polis memuru  bunları imha etmiş. Allahtan, Beylerbeyi karakolunda konulan adlarımız  aynı olmuş. Değiştirmeye gidilmemiş.

Darülacezeden gelen yazı üzerine bütün ümitlerim söndü.

Fakat sırdaşım Özcan Büyükoğlu  işi bırakmamış  olduğunu sonradan öğrendim. Günlerce  kütüphaneleri  dolaşmış,1938 yılı 30 Temmuz   gazetelerini aramış. Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Taksim Atatürk  Kitaplığında arşivlere 

giriyor  ve  CİNAYET OLAYINI  anlatan  haberleri Cumhuriyet- POSTA-Milliyet ve AKŞAM  gazetelerinin  30 temmuz 1938 günkü nüshalarında  buluyor.

Haberlerden elde edilen bilgilerle Üsküdar Evlenme ve Nufus kayıtlarından İsa-Şadiye Toksat'ın  kütüğüne vardık

Gazete küpürleri  delil olarak  Evlenme  ve nüfus  kayıtlarıyla birlikte İstanbul 10 Asliye Hukuk mahkemesinde, NUFUS KAYITLARININ DÜZELTİLMESİ için dava açtık.

30 temmuz 1938  tarihli  gazetelerde haberi okuduğumda , babamın; annemle, anneannemi  öldürdüğünü  öğrendim. Şoka girdim. Annemin  resmini  ertesi  gün  yayınlanmış  gazetelerde ilk kez gördüm. İstanbul 10 Asliye Hukuk Mahkemesi,gazete küpürlerini   delil olarak  kabul etti.

Özcan Büyükoğlu, benim  yeniden  dünyaya  gelmemi  sağladı. O olmasaydı, ben nasıl  bulabilir, haklılığımı ispat edebilirdim?

Ben 9 yaşında iken Darülaceze  Md ile Cezaevi Md.anlaşmış.  Bizi aldılar cezaevine götürdüler. Babamı ilk kez orada gördüm. Bizi öptü. Saçlarımızı okşadı. Cezaevi yemeği yedirdi. Yemekte bamya vardı. Ben bamya sevmezdim.

Babam:-Peygamber efendimizin en sevdiği yemekti. Demesini hiç unutmadım.

Biraz daha büyüyünce  Üsküdar Paşakapısı  cezaevine gittim. Babamı bulamadım. Gardiyanlar  -"Baban hastalandı. Memleketi Siirt’e gönderdik" dediler.

Ben geldiğimde verilmek üzere 10TL ve bir çanta dolusu  hurma bırakmış.Gardiyanlar verdi.Daha sonra Verem'den öldüğünü öğrendim.

10 yıl  önce , baba memleketi  Siirt'e gittim. Babamın mezarını buldum. Ancak Annem nerede gömüldü bilmiyorum.

Saim Toksat, aklına estiği zaman ,kimseye haber vermeden  Darülacezeye gider. Doğru  çocuk  koğuşuna. Elleri hep doludur. giysiler, oyuncaklar, şekerlemeler.. Bunları bizzat ,tek tek  dağıtır. Anılarını yaşar..... Son öğrendiğime göre  ,Darülacezede büyümüş, üniversite de  okuyan 1 erkek ve 1 kız çocuğun tüm masraflarını üstleniyor. İşte hayatımızdan yaşanmış bir kesit...

Özcan BÜYÜKOĞLU

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol