Seçimler geçeli iki ay oldu. Neler konuşuldu? Neler yapıldı? Birlikte bir göz atalım. AKP seçimleri kaybeden taraf oldu ya! Alın size birinci baskı fısıltı gazetesi
Silivri’ye yatırımlar durduruldu, Başbakan çok kızmış “bana Silivri’den bahsetmeyin” diyormuş.
Büyükşehir Belediyesi her türlü yardımı durduracakmış. 5000 lik planları gördünüz her yer yeşil alan, İmar zaten verilmeyecekmiş. Havaalanı projesi iptal edilecekmiş. Yollar yapılmayacakmış.Büyükşehir Belediye Araçlarını geri çekmiş
AKP Belediyeyi devrederken 23 Trilyon borç bırakmışmış. (AKP’ liler 10 trilyon borç, 10 trilyon alacak bıraktık diyorlar.)
Fısıltı gazetelerinde bunlar konuşuluyor. Doğru, yanlış bilemeyiz.
Bütün bu yazılanlar AKP tarafından uygulanacak diyelim. Soralım o zaman; Sayın AKP’li dostlara! 28262 bin kişi Silivri’de AKP’ ye oy vermiş. Bu insanlar burada yaşamıyor mu? Yani Oyların % 40 nı almış. Başka bir ilçede her halde böyle bir sonuç yoktur. %40’la seçim kaybedilen bir yer. Bu insanlar size inanıp oy verdiler şimdi cezalandırılacaklar mı?
Aslında Belediye meclisinde CHP den çok AKP li var!!!? Birde bu yönden bakarsınız ortaya şu soru çıkıyor. AKP’nin sorunu CHP ile değil de sanki kendi içindeymiş gibi.
Bu partinin Adı ADALET ve KALKINMA PARTİSİ değil mi arkadaş? Kalkınmaya bizden değil diyerek yasaklar getirirsen! Nerede kalır senin Adaletin?
Peki CHP cenahında durum nedir diye bir bakalım?
CHP ilçe örgütü 2 aydır sus, pus! Sanki hep birlikte Belediye’ye göçtüler.
İlk söylemler, Belediye’yi 23 trilyon borçla devraldık. İl genel meclisinde bize söz hakkı vermiyorlar, işimiz çok zor, “ bu 1/5000 planlar ne olacak ?” Diye soranlara; Bizim yapacağımız bir şey yok deniyormuş!
Peki birde CHP’nin 2 ay içersinde yaptıklarına bakalım! 23 trilyon TL borcuda yazalım bir kenara.
Başkanınki ile birlikte 8 makam arabası hizmete sunuldu. 8 araba, 8 şoför, her birine 80 litre benzin. Aylık hesaplarını varın siz yapın. Adam, bahçe kapısını bile şoförünün açmasını bekliyor.
Eskiler ne demiş horozu çok olan yerin sabahı erken olur.
Olof Palme’yi hatırlayanınız var mı? İsveç’in Başbakanı, barış güvercini idi. Bisikletle gidip gelirdi işine. O yüzden ne kolay katledilmişti.
28.Şubat 1986 gecesi sinemadan çıkıp evine giderken, (korumasız bir şekilde) Yolda yürürken vurulmuştu..
AKP sanki ihmal etmiş gibi birden bire, bir çiçek ve ağaç dikme yarışı başladı ki; Diktiler ama Sulamayı unuttular. Çarşı esnafı kendi suladı. En lüks villalar da ferforje parmaklık yok ama 500 yıllık çınarın etrafını ferforje ile çevirdiler hem de adam boyu yaparak gözümüze sokar gibi. Yakında türbe diye o çınara çaput bağlamazlarsa şaşarım.
İyi tamam! Yolları boyadınız ama o güneş enerjisi ile çalışan ve sadece karanlıkta çalışan reflektörler şakır, şakır yanan Sokak lambalarının altına koymak nasıl bir zihniyettir. Bakın, onları karayolları kurumu, deve bağırttıran yokuşuna koymuş, birde bolu dağına. 15 milyonluk İstanbul’un hiçbir caddesinde görmek mümkün değil.
Biz AKP’ yi eleştirirdik, 15 günde bir festival oluyor, Bosna’da anne çocuğunu kaybetse Silivri’de arıyor Festivale gitmiştir diye. Rio de Janerio’ya benzedik derken! İşe yine Festivalle başladık.iyi mi ? Bu sefer Festivaller mahallelere kadar indi. Kafanızda bir canlandırın sunucu anons ediyor: Ali bey mahallesi festivalline hoş geldiniiiz.
Belediye başkanımız halkın tebrik ziyaretlerinden sonra halka iade-i ziyarette bulundu mu?
Yok, o yurtdışı ziyaretlerine katıldı. Selanik Festivalini bizzat yerinde inceledi. Döndüğünde yakın çevresine “ Gittim, gördüm, bizzat inceledim.Biz festival konusunda yunanlılardan öndeyiz.” Diyerek yüreklere su serpmiştir.
Bu arada Almanya gezinizde hayırlı olsun, inşallah memlekete de faydası olur. Sayın Selami Değirmenci’de varmış davetliler arasında. Güzel bir hareket! Ahde vefa diye bir şey vardır hayatta.. Hatırlatayım Bu ahde vefanın sıra kuyruğu biraz uzun gibi geliyor bana.
Boya ile makyaj ile bu yürümez, bu halk ayrıntıya takılır.Çünkü! Şeytan ayrıntıda gizlidir.
Öyle olsaydı Silivri ye yapılan ve yapılacak denilen yatırımları bu halk elinin tersiyle itmezdi bir çırpıda.
Oysa, Çık meydana seslen halkına; “Hey halkım, biz sizlerle bu ilçede bir ihtilal yaptık. Bu Cesaretli çıkışınız mevcut iktidara bir uyarı niteliğidir. Sizin bu duruşunuzu kutlarım.Lakin devraldığımız yönetim bize bu şekilde devredildi. Bu kadar borçlu aldık, bu şartlarda çalışacağız. Sizin haklarınızı sonuna kadar savunacağız. Sizleri arkamızda görmek istiyoruz. Bizde üstümüze kalan bu yükün altından kalkmak için şu,şu,şu şartlarda çalışacağız dediniz mi? Yok Demediniz!
Yoksa bu 23 trilyon TL borçta işin hikaye simi ?
Tüm bu yazdıklarım dışarıda konuşulanlardan ibarettir.
Sadece şunu söyleyebilirim. Silivri CHP’de Yeni oluşumcular diye bir hareket başlatıldığı söylenir durur. Oldukçada destek görecek gibi.
Şimdi Yazımın bütünlüğünü oluşturan her iki partinin kurmaylarına mesaj olması için güzel bir alıntı yazım var dikkatinize efendim.
HAFTANIN FIKRASI
ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR
" çok eski yıllarda krallıkla idare edilen bir ülke varmış. ama; bu ülkede hukuk ve hakimler de varmış. törelere göre, bir vatandaş öldüğünde, şehir merkezindeki dev çan bir defa çalınırmış. uzun, uzun da yankılanırmış .eşraftan birisi ölürse çan iki defa , büyük bir devlet adamı ölürse çan üç defa çalınırmış.
ya kral ?.. o öldüğünde çan dört defa çalınırmış.
gel zaman, git zaman … şehirde bir olay olur. iş mahkemeye intikal eder.
“ davanın sanığı olarak mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin masumiyetini ise bütün vatandaşlar bilmektedir”
bir formalite olarak görülmesi ve sanığın beraati beklenen davadan sürpriz bir karar çıkar. sanık para cezasına mahkum olmuştur.
hakim sorar :
bir diyeceğin var mı ?..
sanığın cevabı :
hayır !..
mahkeme biter. dinleyiciler dağılırlar. kafalarda bir istifam.
kısa bir süre sonra dev çanın sesi duyulur.
acaba kim öldü ?..
çan bir defa daha çalar.
eşraftan biri öldü.
şehir çan sesi ile bir defa daha inler.
hımmmmm… büyük bir devlet adamı, acaba kim ?..
soruya cevap alınmadan çan bir defa daha yeri, göğü inletir.
herkeste bir feryat :
eyvah !.. kralımız öldü !..
ancak ,
törede görülüp işitilmemiş bir şekilde çan, beş ve altıncı defa da çalınır, yer gök inler ve sesler kesilir.
herkes çan görevlisine koşar, bunun ne anlama geldiğini öğrenmek için.
bir de bakarlar ki, çanı , haksız yere mahkum edilen adam çalmaktadır.
sorarlar :
ne demek beş ve altı defa çan çalmak ?.. kraldan daha büyük birisi mi öldü ?..
cevap şaşırtıcı olduğu kadar anlamlıdır da :
evet … adalet öldü . . .
EVET BEYLER HALKIN SORDUĞU DA BU ZATEN “ADALETSİZ KALKINMA” OLURMU HİÇ?
HAFTANIN SÖZÜ
Karanlığın en koyu olduğu an,
Aydınlığın en yakın olduğu zamandır.