Silivri Facebook
banner88

İYİ ŞEYLER DE OLUYOR

Güzel bir festival başladı, kendi halinde mütevazı, abartısız bir festival. Organizasyon güzeldi; festival gibi festival oldu.

          Birde Yoğurt festivali kendi kimliğini kazandı bu yıl, bazı aralarla 48 yıldır yapılıyordu. Belki de; Türkiye’mizin en eski festivallerinden biriydi. Önceki yerel yönetimdekiler bütün geçmiş bir tarihi nasıl yok saydılar anlamadım. Yok 1. dediler, 2. dediler, şenlik dediler, Kültür festivali dediler.                                                                                                   

 Bundan evvelkiler kâğıt helvası şenliğimi idi.
 O geçmişte yapılanlarda Bu halkın bu şehrin festivalleri idi.. Görmezden geldiler, Halktan koparsan o da seni görmez.  Hiç görmediler zaten!!!
Neyse biz< konumuza dönelim

Ama bir organizasyon vardı ki; Festivalin içinde, festivali bile gölgede bıraktı dersek abartmış sayılmayız

Silivri Çevre derneğinin Çevre Bilincini geliştirmek amacı ile başlattığı ve bir stant açarak  halka tanıtım yapması oldukça ses getirdi. İstanbul’dan ve Bursa’dan gelen Çevreci kuruluşlar da Silivri çevre derneğine destek verince ortaya güzel bir çalışma çıktı.

Bursalı çevrecilerin GDO’lara (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara)   Hayır kampanyası ile destek verdiği Silivri çevre derneği festivalin son gecesine damgasını vurdu. Ali Korsan ve ekibi, sahilde halkla bütünleşerek güzel bir ahenk oluşturdular. Altı saat içinde 1500 adet imza
toplandı

Asıl hoşuma giden açılan bu imza kampanyasına kadınlar ve çocukların daha çok ilgi göstermesiydi. Toplum bilinçlenmelidir ne yediğine ne içtiğine bakmalı ve tepki göstermelidir. Tepkisiz toplum görüntüsünden kurtuluyoruz. İnşallah başka alanlarda da gelir bu tepkiler..

Bu sözlerimi Yerel yönetime yazıyorum..

Silivri çevre derneğini gereken ilgiyi göstermelisiniz o sizin gözünüz ayağınız olmalı birkaç ay önce derneğe bir şekilde bir araba tahsis edilsin diye yazdım. Şimdi, yineliyorum. Silivri Çevre Derneği sivil toplum örgütüdür ve Yerel yönetimlerle dirsek temasında olmalıdır. Başımdan iki gün önce geçen bir olay adeta bu yazdıklarımı teyit edercesineydi.

Yer Görkem sitesi, Bir bey efendi arıyor, diyor ki ;

Benim adım Recep, sizin telefonunuzu bir arkadaştan aldım. Siz Çevre Derneği Başkanı Sayın Ali Korsan’ın arkadaşı oluyormuşsunuz kendisine bir ulaşsanız da bizim A bloğun önüne çok çöp atılıyor günlerce alınmıyor şikayetimizi bildirirseniz sevinirim dedi!!

Beyefendi Zabıta ne güne duruyor dedim. Adam bana demez mi?

Sen bizi Ali Korsan’a ulaştır kardeşim Sivil toplum örgütleri artık bizim sesimiz olmalı diye

Şimdi bu sözü herkes oturup düşünsün, Silivri Çevre Derneği Belediyenin yan sanayi gibi algılanmalı. Ve onu ikmal etmeli lütfen derneğimize gereken ilgi gösterilsin. Ulaşım aracı verilerek bu dernek toplum adına daha işler bir hale gelir ve Silivri Belediyesi de bundan yararlanır.


HAFTALIK BURÇ YORUMLARI (Burç dediğin böyle yorumlanır)
KOÇ
Canım benim. Ya ben yerim senin o duygusal, mütevazı, ince, anlayış
yumağı duygularını! Sen seçildinde mi gönderildin bu dünyaya. Bir insan bu
kadar mı düzgün, bu kadar mı programlı, bu kadar mı anlayışlı olabilir.. Bu
koçlar var ya, IQ seviyesi yüksek insanların burcudur. Dost insan,
güzel insan. Insan gibi insan. Allah seni basimizdan, yanımızdan eksik
etmesin. İyi ki varsin! Allah herkese koç gibi dostlar nasip etsin inşallah.
Bir tanem benim, canım, canım...

Minik bir hikâyemiz var
Papatya ile Kelebek
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.Ne bulursa yemiş.Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.  Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. 
Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir vadiye gelmiş.
Rengârenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye.
Etrafına şaşkın, şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş.  Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip
doğruca onun yanında almış soluğu. Merhaba" demiş papatyaya, sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim
 Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve *Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten.* Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikâyesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.
Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler.
Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından
korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.
Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş.
Papatya da kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler. Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık zamanı kalmadığını gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım.*
 Artık kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."
Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Seni seviyorum" diyebilmiş ancak.  Papatya donakalmış. Sadece "Bende..."diyebilmiş kelebeğin arkasından.*
Ardından da gözyaşlarına boğulmuş. 
İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim. *
*Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş.
Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına
dayanamamış. * Bir süre sonra yaprakları önce solmuş, sonra da dökülmeye başlamış.
Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.*** 
İşte o günden beri, bunu bilen âşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep
papatyalara sormuş:
Seviyor mu, sevmiyor mu?
(Alıntıdır)                                                                                 Kalın Sağlıcakla

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol