Silivri Facebook
banner88

Komplo teorileri
 
CHP’nin İlçe Başkanlığı, atama yolu ile gerçekleştirildi. Sayın Muharrem AYDOĞAN ilçe başkanlığına atandı. Bir karşılaşmamızda sevgili ağabeyime şu soruyu sorma cüretkârlığını gösterdim.
    
—Tebrik ederim, CHP Genel yönetimi; İlçe halkının sorunlarını dinleyecek olan bir başkanın atamasında isabetli bir karar aldı. Sizi, İlçe Başkanlığına atadı. 6 ay sonraki ilçe yönetimi seçimlerinde tekrar adaylığınızı koyacak mısınız? Diyerek, bir soru yönelttim. Çünkü bu göreve devam etmesinde parti adına yarar görüyordum.

Sayın Muharrem AYDOĞAN, çok güzel bir üslup ile bu bir ekip çalışması olduğunu, gelecek ne gösterir! Şimdiden bir şey söyleyemeyiz, ekip arkadaşlarımızın kararlarına saygılıyızdır. Diyerek bu konudaki görüş hassasiyetini belirtmiştir. Ben daha da üstüne giderek gelecekte yönetimde, çalışma arkadaşlarını belirleme konusunda, inisiyatif kullanmasının yararlı olabileceğini hatırlattım kendisine..

-Sevgili lütfü kardeşim, Bu bir ekip çalışmasıdır,. Benim, ekip arkadaşlarımdan ayrı bir çalışma yapmam söz konusu bile değildir diyerek konuşmamızı noktaladık.

Ne güzel değil mi? Tam bir liderlik ve birliktelik örneği.

Şimdi, Sayın Muharrem AYDOĞAN ile yapılan bu hassas konuşmayı bir kenara koyalım.

Şu soruları soralım peş peşe;

Sayın, Hüseyin ŞAHİN, İlçe Yönetimine girdi. Nasıl Girdi? Neden Girdi? Kendiliğinden girmedi herhalde? Kim Önerdi? Bu da bir ekip çalışması sonucu mu gerçekleşti?

Şimdi, tüm bu soruların cevapları olumsuz ise? Sayın Hüseyin ŞAHİN, tıpkı ilçe başkanı gibi ilden mi atandı. Eee! Nerede kaldı ekip çalışması?  Ekip yok ki çalışsın, herkes belediye de. Böyle olunca da; İnisiyatifi İl kullanır, el kullanır.

Sayın Hüseyin ŞAHİN, 6 ay sonra ilçe başkanlığı’nın en kuvvetli adayıdır. Şimdi seyredin bakın ekip çalışması nasıl oluyor? Görün bakın, inisiyatif nasıl kullanılıyor? Çalışma arkadaşlarını nasıl kendi belirliyor? İşi şansa bırakmaz, siyasette Neron gibidir. Yakar geçer.
Yeni baştan koyar kuralları. Bu güne kadar kazandığı savaşlar çoktur ama kaybettikleri de olmuştur. Azimlidir, kolay yıldıramazsın.

Bana, Sayın Özcan IŞIKLAR ve Sayın Abdullah YILDIRIM demeyin. Birkaç güne kalmaz, en iyi çalışma arkadaşı olarak aralarında görebilirsiniz. Nasıl mı? Neden mi? Çünkü,
bu ikilinin aradığı bütün özellikler Hüseyin ŞAHİN’de var. Siyaset bir yetenek işidir. Gitti, dediğin anda; bir cümle ile size yeni ufuklar açabilir. Dikkat edin beyler Hüseyin ŞAHİN tek başına hareket ediyor. Gemileri yakmış, köprüleri atmış geliyor. Konuşmalarına kulak verirseniz, anlarsınız. “ Benim kimseye töhmet borcum yok” diyor.
Peki, ben ne diyorum? Bence, BMC


Teori bu ya, yılsonuna doğru, Sayın Belediye Başkanımız Özcan IŞIKLAR’ı kara, kara düşünürken görebilirsiniz! Büyükşehir, Silivri’ye gerektiği gibi ilgi göstermiyor olabilir, yatırımlar durmuş,  istekler cevapsız bırakılıyor. Bir gün, bir bakmışız; bir gazete ve bir fotoğraf! Sayın Özcan IŞIKLAR, Sayın Ahmet YAĞCIOĞLU ile Sayın Yetkin ÇAVDAR’ın
arasında AK partiye geçişini kutluyorlar. Olabilir mi dersiniz? Memleketi için yapar mı dersiniz? Lenin ne demişti; “İşçi sınıfı parlamentoda muhakkak temsil edilmeli, Gidin ve o partilere üye olun gelecek için yapın” Özcan IŞIKLAR Silivri’nin refahı için bunu yapar mı? Bilemem ama yaparsa da bu konuda asla eleştirmem. Çünkü Sayın IŞIKLAR’ın siyasi özverisine de inanırım, Bilgisine de.

Lakin inanmadığım bir durum var ki; sormayın. Sayın Yılmaz KANDEMİR ve Sayın Özcan IŞIKLAR birlikteliği ne kadar sürer? Şimdi mevsimlerden yaz, geziydi, festivaldi gider böylede, 2010 kışını çıkaramazlar. Hani köylü ile yılanın bir hikâyesi vardır: sende bu evlat acısı varken, bende de bu kuyruk acısı varken artık bir araya gelemeyiz. Diye biter hikâye! Yılmaz Bey’in 2014 hayalleri ağır basabilir!

Peki, siz ne diyorsunuz? Bunlar için,  Komplo mu diyorsunuz? Bence de ama bir gerçekte var ki ortada, o da Hüseyin ŞAHİN, Siyaset konusunda İskenderiye Kütüphanesi kadar bilgi birikimi olan birisidir. Partide devrim yapar ama devrimin rengini bilemem Turuncu mu olur? Kırmızı mı olur? Hep beraber göreceğiz!

HAFTANIN FIKRASI
 Bir profesör konferans vermek üzere  salona girmiş. Ama bakmış ki
 salon, ön sırada oturan seyise dışında boşmuş.
 Konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen Profesör sonunda seyise sormuş:
 -Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mıyım,  yoksa konuşmamalı mıyım?
 Seyis cevap vermiş:
 -Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra
 gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin
 kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.
 Bu sözlere hak veren Profesör konferansa başlamış. Iki saatin üzerinde
 konuşmuş durmuş, konferanstan sonra da kendini mutlu hissetmiş,
 dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:
 -Konuşmamı nasıl buldun?
 Seyis cevap vermiş:                                                                                                                                  

 -Hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek
 anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm
 atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama elimdeki tüm yemi ona verip de
 hayvanı çatlatmazdım.

 Kıssadan hisse: "Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin
 anladığı kadardır."  Mevlana

 HAFTANIN ŞİİRİ
Bu şiiri benim gibi elli iki yaşındaki dostlar için seçtim
Hala yaşım genç ama vücudum ölgün gibi ;
Bütün acı günlerim aklımda, bugün gibi!
İçimde hayata küskün, dış yüzüm düğün gibi ;
Elli iki yıl geçti: Elli iki gün gibi! ...

Doğmayan hülyaların saçlarını taradım ,
Ezop gibi fenerle gündüz insan aradım
Ne kendime yar oldum, ne kimseye yaradım ,
Elli iki yıl geçti: Elli iki gün gibi...

HAFTANIN ŞARKISI
Hani o bırakıp giderken seni
bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda buseni
yüzüne bu türlü bakmayacaktın?

Gelse de en acı sözler dilime
uçacak sanırdım birkaç kelime...
Bir alev halinde düştün elime
hani ey gözyaşım akmayacaktın
Orhan Seyfi Orhon

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol