Silivri Facebook
banner88

Stalin Tavuğu

Kafalar iyice dumanlanmıştı. Stalin kan  çanağına dönmüş gözlerini etrafında dalkavukluk yarışına girmiş adamlarına çevirerek sordu:

- Saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım... Söyleyin bakalım halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?

 Her dumanlı kafadan bir ses çıktı. Kimisi adaletten, haktan söz etti... Kimisi demokrasiden... Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten...

Kitlesel cinayetlerin deha çapındaki katili Stalin, beğenmedi adamlarının izahatlarını...
Bir kadeh daha votka çekerek şöyle dedi:

 - Yönetimi eline geçiren hükümdar en yücedir! Halkın karşınızda başeğip durması için ne yapmanız gerektiğini durun da şu beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım...

Hemen hizmetçileri çağırıp emretti.

 - Çabuk bana bir tavuk getirin...

Aceleyle bir tavuk kapıp getirdi adamları... Stalin, kafaları iyice dumanlanmış adamlarının gözleri önünde başladı canlı canlı tüylerini yolmaya tavuğun. Bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverdi, lider...

 - Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk...

 Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı canını atayım diyor, soğuktan tir tir titriyor...

Masaların altına giriyor, köşeli masa ayakları canını yakıyor... Duvar diplerine koşuyor teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde kalıyor... Şömineye yaklaşıyor tüysüz derisi kavruluyor... Çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor...

O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane, tane atıveriyor yolunmuş tavuğun... Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse peşinden koşuveriyor..

Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin:

 - Gördünüz mü? Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak... O zaman yönetmek kolay olur...

Stalin'in sofra dostları hayretler içinde kalıp:

 - Vay anasını birader, adamdaki akıla bak, diye başlarını salladılar...

 Bu gerçekten olmuş mu, yoksa uydurulmuş bir öykü mü bilmem. Ancak 'Stalin'in Tavuğu' diye bir tabir var... Bu tabire uyan nice halk, nice yönetici görmedik mi biz de şu kısacık hayatımızda...

SEVDİĞİM SÖZLER;
 
Hak, hakkını kulundan kulunla alır. Kulda bunu; kuldan sanır.

Tebessüm;

 Bilgi yarışmasında, sunucu genç adama soruyor:

 —Dünyaca ünlü bir sanatçıdır, bir organını kesmiştir.

Yarışmacı.

—Bülent Ersoy

—Doğru cevap, Van gogh olacaktı. (Kulağını Kesmişti)

Çok Güzel Hareketler Bunlar

Kadir TOPBAŞ’IN Gazetelere verdiği Sevgililer günü ilanı; Yâri, güzel olanın gözüne uyku girmez. İkincisi de Silivri Belediye Başkanı Hüseyin TURAN’IN esnafı dolaşarak dağıttığı güller.

Anı:

Sayın Selami DEĞİRMENCİ’DE bir sevgililer gününde Mahalleri dolaşıyordu. Yalnız, küçük bir nüans var. Geçtiği sokaklardaki evlerin camlarından Sayın, Selami DEĞİRMENCİ’YE gül atıyorlardı. (Bu olay ayniyle vakidir, o zaman yanında olan arkadaşlar iyi hatırlarlar 1994 seçimleri)

Haftanın Şarkısı:

Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım. Bakışından süzülen işvene kurban olayım. Lütfuna ermek için söyle perişan olayım. Hüsnüne ermek için, söyle perişan olayım.

Yemek Değince;

Kim bilir? Belki, ben bu konuda biraz tutucuyum, belki olması gereken bu da; ben çağdaş düşünemiyorum. Herkes beni bağışlasın. Parti gözetmeksizin yazıyorum. Hani, iş adamı çalışanlarına yemek verir, anlayabilirim. Bir insan, üç beş dostuna yemek verir onu da anlayabilirim. Partiler, elli bin, altmış bin nüfuslu küçük yerleşim birimlerinde; giderler beş yüz, altı yüz kişiye yemek verirler bunu hiç anlayamam. En güzel elbiseler giyilir, en şık kravatlar takılır, en abiye kıyafetler seçilir, en pahalı parfümler ortalığı yıkar geçer. Limitlerin üzerinde içkiler tüketilir. Aynı apartmanda oturdukları halde; sanki ilk defa görüşüyorlarmış muamelesi çekenler mi? Oh’lar Ah’lar, yapmayın efendimler, lütfenler, istirham edenler mi? Şarkılar, türküler, kahkahalar. Beş dakika da ilçe kurtulur, On beşinci dakikada Memleket.

Oysa dışarısı çok soğuktur. 45 m2 lik evlerde birbirine sokulmuş, yorganın altında titreyen çocuklar. Yarınlık yemeğimiz var deyip; kocasının sırtını sıvazlayarak ona güç vermeye çalışan kadınlar, o kadınlar ki acısını belli etmeyen hastalığını saklayan kadınlar. Bilmem ki ne desem. Nasıl söylesem. Sizlere gelin bu yemekleri yapmayın desem, Beş bin kişilik, on bin kişilik paneller yapın ve anlatın. O kadınlara ve çocuklarına Güzel günler göreceğiz İnanın Çocuklar, diyebilir misiniz? Tabi ki, önce siz inanacaksınız.

Güzel günler göreceğiz, çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar, İnanın, inanın çocuklar
Güzel Günler göreceğiz, güneşli günler.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol