Silivri Facebook
banner88

Zülfü Yare dokunduk, bakın ne dedi

***
Kaç gündür basında “Erdoğan niye Kılıçdaroğlu’na yükleniyor?” sorusu sorulmakta.

Kimi korktu diyor, kimi İstanbul’un rantından söz ediyor.

Oysa bu strateji, yedi yıldır sürdürülenle aynı.

Yani oyları konsolide etmek, iki partili bir sistemin varlığını sürdürmek, araya kimseyi sokmamak.

2002 seçimlerinden beri Türkiye’de

bu sistem uygulanıyor.

Erdoğan’la Baykal’ın bir öğleden sonra gizlice buluşup, baş başa konuştukları Beylerbeyi zirvesinde karar altına alınan temel politika budur.

İki partinin egemenliği.

“Sen laik oyların patronu ol, ben öteki kesimin. Araya kimseyi sokmayalım. Böylece götürelim” kararı.

Biliyorsunuz, son yazdığım tahmin değil bilgidir.

Dikkat edin her seçimden önce, Erdoğan çıkıp laiklerin kanını tepesine sıçratacak sözler söyler: CHP’ye dönerek “sizin kökünüz çürük!” der. Başka bir seçimde yurdu demir ağlarla örme projesinin fiyaskosundan bahseder.

Baykal da çıkıp AKP’lileri kızdıracak

bir iki laf eder.

Ve böylece palamut sürüleri hop diye iki ayrı yöne akmaya başlar.

Nüanslar kaybolur.

Şimdi de oynanan oyun aynı.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu hedefe koyuyor ki muhalif oylar onun çevresinde toplansın, Saadet Partisi’nin adayına falan kaymasın.

Çünkü Kılıçdaroğlu’na gidecek oylar AKP’den gitmeyecek. Onlar zaten muhalif.

Ama Mehmet Bekâroğlu’na giden her oy kendi canını yakacak.

Erdoğan’la Baykal yedi yıldır bu oyunu başarıyla yürütüyorlar. Dikkat ederseniz araya başka parti de sokmuyorlar. İstanbul, Ankara yerel seçimleri de CHP mi AKP mi çizgisinde ilerliyor.

Diğer partilerin patinaj yaptığı nokta burası.

***
Eskiden köy kahvelerine DP’li ve CHP’li siyasetçiler gider ve birbirlerine hakaret ederlermiş.

Heyecanlanan halk da taraf tutmaya başlar, birbiriyle dövüşür ve oyunu bu iki partiden birine verirmiş.

İki aday daha sonra şehre gider, masa başında halkla kafa bulurlarmış.

Şu anda da değişen bir şey yok.

İki genel başkanın gizli anlaşması, halk kitlelerini örsle çekiç arasına sıkıştırmaya devam ediyor.

SEVGİLİ BAŞKANIMA, SEVGİLERİMLE.

Silivri’ye ilk geldiğin günleri hatırlıyor musun?    
                                                                                                                                                                                              
Bir gece karşıma dikilip, memleket meseleleri böyle içki masalarında çözülemez demiştin. Nasıl da? Kızmıştım sana. Sonra bir kere daha, bir kere daha söyledin. Geri döndürdün, tekrar sevdirdin, inandırdın. Sana kaygılarımdan söz ettim. Endişelerimi bir, bir sıraladığım da; “Birer, birer çoğalacağız demiştin.” “Anlatmalıyız, demiştin.” Tebrik ederim; güzel anlatmışsın. “Sosyal demokratlar birleşmeli demişsin.” Dün fotoğraflarını gördüm, gazete de, el ele çektirdiğiniz fotoğrafları. Bilirim halaya durmayı seversin sen: “Halay, Anadolu insanının zulme başkaldırısını anlatır” derdin. Solu birleştirmek adına gidiyorum dedin. İlk beşe girmişsin. Tebrik ederim. Bayraktın, Flama oldun.

PORTRELER

Burhan BİÇEN

O bir çakal, o bir tilki, o bir şahin bakışlı, havayı bir sansar gibi koklar ve olacakları söyler. O bir siyaset adamı. O suskun bir eski tüfek. Nokta vuruşu yapar. 1989 ve 1994’lere ruhunu veren bir duayen. O bir perde arkası, o bir KGB, o bir FBI, olacakları 30 gün öncesinden söyleyen. Silivri’de, siyasetin mutfağında yetişmiş, beş kişiden biri. Siyaset ormanında, Sayın Biçen için şimşekten daha hızlı çakar derler. Efsanedir, O ve O,bana ne dedi?

Havayı kokladın mı? Dedi.

Bu ne onur benim için, Havayı koklayabileceğimi düşünüyor ve bana soruyor. “Sağol, Burhan ağabey benim için büyük onur.”

Ağabey, beni boş ver; sen kokladın mı? Dediğim de. Kendine has gülüşü ile yüzüme baktı, gözlerini kısarak cevapladı.

CHP bitirdi işi, açık farkla alır seçimi dedi.

Yok, diyecek oldum. Sinirlendi, sesini yükseltti. “sen, bunu nasıl göremezsin?” Dedi ve ekledi. Ne diyorsak? O
Yazarım dedim, Tabi ki yazacaksın, dedi.
Bize, şimdi beklemek kalır.

GÜZEL SÖZLER
Dünyada bu kadar çok yapılacak hata varken; Aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin ne gereği var. Sartre

HAFTANIN ŞARKISI

Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya
Benziyor şimdi benim ömrüm uzun bir rüyaya
Yâri karşımda görsem de dalarım hülyaya
Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya
Güfte ve Beste: Osman Nihat Akın.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol