Silivri Facebook
banner88

Silivri pazariçi

Bunlar  Pazar içinden aklımda kalan birkaç esnaf adı. Balıkçıları, halıcıları, kuyumcusu ve manavlarıyla cıvıl cıvıl bir köşeydi. Kasabanın en canlı yeri idi ve her mevsimi bir başka güzeldi Pazariçinin. Okuldan çıkan çocuklar “Savaş Markete dondurma geldi!” çığlıklarıyla Pazariçine doğru koşuşturunca yazın geldiğini anlardık. Yeşil papaz eriği ilk orada tezgaha düşerdi, her mevsim ayrı bir balık güzeli arz-ı endam ederdi tezgahlarda. En güzel midye dolması da oradaydı, paça çorbası da…

Esnaf birbiriyle kardeş gibiydi. Yıllardır aynı çarşıda tezgah açtıkları için herkesin ancak kısmeti kadar kazanacağını bilir, birbirinin kuyusunu kazmazdı. Dükkan sahipleri bir yere gidecek olsa kasayı kilidi komşusuna emanet eder, gözü arkada kalmazdı. Müşteriye saygılıydı oranın esnafı, gelip geçen insanlarla en azından bir göz aşinalığının hatırına selamlaşırlardı. Çarşıya alış veriş için gelen herkes kendisinin özel müşteri olduğunu 01düşünürdü.
 
Nasıl oldu, ne akla hizmet edildiyse Pazariçini müteahhide verdiler. Kaşla göz arasında kavgasız gürültüsüz bir şekilde koca çarşıyı boşaltıp elli yılın hatıralarını yıktılar. Yerine kocaman bir alış veriş merkezi yapılacağı söylendi. Hafriyat kazılırken Silivri’den ayrıldım. Dönüp geldiğimde çocukluk günlerimin cıvıltılı hatıralarını saklayan o güzel mekana kocaman bir heyula dikilmiş olduğunu gördüm. Kasabanın tek caddesinin sağında denizin serinliğini, manzarasını kesen, gölgeden başka hiçbir estetiği olmayan bir boş bina vardı artık.

Bina yapılırken civardaki apartmanlar hasar görmüş, konu mahkemeye intikal etmiş, yargı süreci hala bitmemiş. Kasaba halkı da kıyıda volta atıp gezmeyi bu heyulanın içinde dolaşmaya tercih ettiğinden kocaman çarşı bomboş kalmış.
Herkes bu çarşının asla eski pazariçi gibi şen şakrak bir yer olmayacağı kanaatinde. Tıpkı artık eski dokusunu büyük ölçüde kaybetmiş Kale mahallesinin eskisi gibi olamayacağı gibi.

 . .
Gündemi takip etmekle etmemek arasında bir yerde asılıyım.Öğrenmek ıstırap veriyor, öğrenmemek ise vicdan azabı. “Seninle olmak dertnak eder beni, seninle ayrılmak helak eder beni” diyen şairin durumundayım. Herkes ille bir şey demeliyim, ille akıldanelik etmeliyim havasında ya, bu hava lodos misali eklemlerimi ağrıtıyor. Ege taraflarında kullanılan bir atasözü içinde bulunduğum ahvali çok güzel ifade ediyorsa da başbakanımızın dediği gibi yeri değil, demeyeyim.
Oturduğum bütün masalarda siyaset konuşuluyor, girdiğim her  yerde siyaset, karşılaştığımız herkesin dilinde siyaset. Bütün boş adamlar gibi mavi kasabanın sevimli sakinleri de siyaseti seviyor.
Çok ilgiliyiz siyasetle, gereğinden çok içindeyiz işin.
Halbuki aynı avucun içinde yaşıyoruz, her sabah aynı insanlara selam veriyoruz, hepimizin birbiriyle delme takma yakınlıkları var. Bizi hırpalamasın siyasi taraflıklarımız. Dileğim budur.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol