BİR BANKA REKLAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Adam kürsüye çıktığı andan itibaren arkadaşına söylediklerinin tam tersi bankaya yalakalık nutkuna başlıyor, izlemişsinizdir. Bir daha izleyin demiyorum. Çünkü biz bunu yıllardır siyaset sahnesinde arzı endam eden adamlar da alışığız. Öyle tanıdık ve bildik ki. Bu iki yüzlü oportünizmi bu aşağılık kompleksini  İngilizler banka reklamını yaptırırken bile yüzümüze yüzümüze vuruyorlar. Türkiye’de halkın cebindeki paralara göz dikmiş bu yabancı sermaye bir de utanmazca gücün karşısında nasıl da dönekleştirdiğimizi yüzümüze vurmaktan çekinmiyor.

En büyük hastalık ilkesizliktir. Dik durmayı bilemeyen toplumların geleceği olmayacağı gibi başkasının efendiliğini de peşinen kabul etmiştir.

Bu hastalıklı ruh hali demokratik iradeyi ortaya çıkaramaz. Hak aramak yerine örgütlenmekten ve mücadeleden kaytarıyorsanız. Efendiye köleliği seçmişsinizdir. Kölelerin iradesi olmaz.
Bir okurum “Dünya kurulalı efendiler ve köleler vardı. Şimdi de var, yapacak bir şey yok” diyor. Sevgili okurum yanılıyor..Köle olupda sineye çekenler köledir. Başkaldıransa özgür insandır.
Özgür insan, demokratik kitle örgütlerinde sendikalarda muhtelif demokratik kurum ve kuruluşlarda meslek odalarında, sanatta, edebiyatta. Mahallesinde, köyünde, çevresinde neden, niçin, nasıl diye sorabilendir. Özgür insan, emeğe ve alınterine güvenir. Sadakaya el açmaz. Vefalıdır ama riyakara boyun eğmez. Güçlünün karşısında kedi, zayıfın karşısında aslan değildir.
Kısaca mesele, “ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi olabilmektir.”