Silivri Facebook
banner88

KANDEMİR BASIN TOPLANTISINDA NELER SÖYLEDİ?
YILMAZ  KANDEMİR’İN  BASIN  BİLDİRİSİ:

 

Hepimizin bildiği bir özlü söz vardır: “KILAVUZU TAVUK (PARDON, KARGA) OLANIN BURNU PİSLİKTEN ÇIKMAZ.”

İşte, Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve Başdanışmanı-Strateji Planlama Müdürü Ömer Sebahattin Çetin’in ilişkileri üç buçuk yıldan bu güne aynen yukarıdaki özlü söze uygun bir şekilde devam etmektedir.

Ömer S. Çetin, 4 Eylül 2012 tarihli blog.milliyet.com.tr internet sitesinde “BANA YARDIM EDİN LÜTFEN!” başlıklı yazısında benim hakkımda yazmış. Ömer S. Çetin, bu yazısıyla kardeşlerine ağabeylik, çokbilmişlik taslayıp o iki kişiye iyilik yapayım, kollayayım derken, onlara kötülük yaptığının farkında mı acaba?

O iki kişi hakkında Silivri halkı tarafından dillendirilen iddiaları ben hiçbir zaman basın yoluyla açıklamadım. Bana bağlı birimlerde çalışan bu iki kişi için aldığım yoğun duyumlarla ilgili iddiaları, 2011 yılı Ocak ayında Belediye Başkanı’na sözlü olarak ilettim ve Belediye Başkanı aynı şikâyet ve iddiaların kendisine de geldiğini söyledi. Ben de kendisine dedim ki “En ufak bir yolsuzluk duyumu da olsa benim bu konuda ne kadar titiz olduğumu biliyorsun. Bu nedenle, bu iki kişiyi partili de olsa, arkadaşın da olsa bana bağlı birimlerden al, maddiyatın dönmediği Halkla İlişkiler, Personel veya Strateji Planlama Müdürlüğü’ne ver.

Özcan Bey, her zamanki gibi “Bakarız, yaparız Yılmaz Ağabey” dedi. Kendisine bu konuyu defalarca hatırlattığım halde, 2011 yılı Temmuz ayında yapılan Yoğurt Festivali’ne kadar konu sürüncemede kaldı. Yoğurt Festivali’nde Özcan Bey’le bir konu için tartışmamızdan sonra, ben eğer o iki kişiyi işten çıkartmazsa, Başkan Yardımcılığından istifa edeceğimi kendisine söyledim. Özcan Bey, o gün benim istifamı göze alamadığı için o iki kişinin işlerine son vermek zorunda kaldı. İşlerine son verirken neden olarak da bu iki kişinin iş arkadaşları arasında uyumsuzluk göstermesi vs. gibi tırı vırı nedenler belirtti. Tabii ki o iki kişi yasal hakları gereği yerel İş Mahkemesi’ne başvurdular ve mahkemeyi kazandılar. Belediye avukatları bu davayı Yargıtay’a temyize gönderdiler. Yargıtay da yerel mahkemenin verdiği kararı onadı. İş Mahkemeleri, kararlarında genellikle çok önemli bir şey olmadığı müddetçe işçinin lehinde karar verir ve işe iade eder. Tabii ki olması gereken de budur.

Şimdi gelelim asıl meseleye; Belediye Başkanı, o iki kişiyi işten çıkarttıktan bir gün sonra 03.08.2011 tarihli şahsıma özel bir resmi yazı göndererek bana bağlı birimlerde şaibeli bir takım işler yapıldığı yönünde söylemlerde bulunduğumu, benim iddia konusu yaptığım dosyaları inceleyip yasal gereğinin yapılmak üzere 2 gün içinde başkanlığa teslim etmem talimatını verdi. Ben de başkan beyin bu yazılı talimatını yerine getirerek Teftiş Kurulu Başkanı Müfettiş arkadaş ile birlikte üç adet 22D ile alımı yapılmış lastik faturası hakkında gerekli tüm araştırmaları yaptım, tüm belgeleri hazırladım ve 04.10.2011 tarihinde Başkanlık Makamı’na inceleme sonucunu bildiren detaylı iki sayfadan oluşan resmi bir yazı yazdım. Yazımın sonunda “BU KONU BAŞTA OLMAK ÜZERE İNCELEMELERİN DERİNLEŞTİRİLMESİNE, EKSİK, HATA VEYA KASTI TESPİT EDİLEN PERSONEL VARSA HAKLARINDA GEREĞİNİN YAPILMASINI ARZ EDERİM.” dedim. Bu yazıdan sonra, Belediye Başkanı’yla yüz yüze görüşmemde Belediye Meclis grubumuzdan bir araştırma komisyonu kurulmasına ve Destek Hizmetleri Müdürlüğü’nün geriye doğru iki buçuk yıllık tüm 22D (Doğrudan Mal ve Hizmet Alımı) ile yapılan alımlarının incelenmesini istedim. Sağolsun Özcan Bey, benim isteğimi kırmayıp CHP Meclis grubundan altı kişilik araştırma komisyonu kurdu.

Komisyon çalışmalarına başladı ve başlamasıyla bitmesi bir oldu. Komisyon çalışmalarına başladıktan iki gün sonra, daha ilk dört aylık faturalar incelenip komisyon çalışmalarını bitirmeden bizzat Özcan Bey tarafından dağıtıldı.

Ömer S. Çetin, sosyal medyadaki bu yazıyı yazmadan evvel Belediye Başkanı’na, komisyonu neden dağıttığını sorsaydı, cevabını net bir şekilde alacaktı. Ve böyle büyük bir hata yapıp Özcan arkadaşını zor durumda bırakmayacaktı.

Basın bildirimin başında söylediğim özlü sözü tekrar etmek istiyorum: “KILAVUZU TAVUK (PARDON, KARGA) OLANIN BURNU B..TAN ÇIKMAZ.”

Şimdi, Ömer S. Çetin’e soruyorum:

Benim, Belediye Başkanlık makamına yazdığım ve bu konu hakkında incelemelerin derinleştirilmesini gereğinin yapılmasını istediğim resmi yazıyı sümen altı edip mahkemeye sunmayan ve mahkemenin o iki kişiyi haklı gibi görerek işe iade etmesine göz yuman, inceleme bitmeden apar topar 12’şer bin TL. tazminat ödeyen Özcan Bey, görevini kötüye kullanmak ve kamuyu zarara uğratmak suçunu işlemiş olmuyor mu?

Bundan sonra bu konu hakkında benim yapabileceğim fazla bir şey ne yazık ki yok. Özcan Bey’le Başdanışmanı Ömer S. Çetin, baş başa otursunlar, ikisi de yüksek hukuk bilgileri ve adalet duygularıyla bu işi çözüme kavuştursunlar. Özcan Işıklar, sırf bana inat olsun diye bu iki kişiyi tekrar işlerine başlatmakla ne kadar büyük bir hata yaptığını herhalde anlamıştır. Ömer S. Çetin’in 4 Eylül 2012 tarihinde sosyal medyada yazmış olduğu yazıya cevabımı üç ana başlık altında topladım. Bu birincisiydi. Diğer iki başlık için de önümüzdeki günlerde iki tane daha basın açıklaması yapacağım. Saygılarımla.

 

 

 

                                                                       YILMAZ  KANDEMİR

                                                                       17.09.2012, Silivri

Mali Müşavir

                                                                       İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi

                                                                       Silivri Belediyesi Meclis Üyesi

                                                                       www.yilmazkandemir.com

 

 
 
 
Yılmaz Kandemir’in Basın toplantısı yapmasına neden olan yazı, aşağıda tam metin olarak yayınlanmaktadır...
 
 
 
 
 
 
Ömer Sebahattin Çetin
 
 

http://blog.milliyet.com.tr/omerscetin

04 Eylül '12

 

Bana yardım edin lütfen!

 

29 yıllık karım beni anlamıyor.. 30-35 yıllık dostlarım hatta 40 yıllık dostlarım da öyle.. Ben mi hatalıyım, o insanlar mı lütfen yardım edin bana..

Bir belediye. Bu Belediye’de bir başkan yardımcısı.. O Belediye Başkan Yardımcısının bir iddiası.. İki çalışan ile ilgili iddiaları var. Diyor ki “ bunlar hırsız!

Hırsızlık ve yolsuzluk ile itham ettiği insanlardan biri Araçlar Amiri, diğeri satın almacı.. Başkan yardımcısı basın yolu ile bu konuyu gündeme getiriyor. Belediye Başkanı da onun bu kullandığı yöntem sonrası komisyon kurup araştırma yapıyor. Araştırma komisyonu Belediye Meclis üyelerinden oluşuyor. Bir şey bulunamıyor. Ardından Teftiş Kurulu Başkanlığı’na havale ediliyor konu. Orası da bir şey bulamıyor bu kişilerin yolsuzluklarına dair. Ama Başkan yardımcısı zat inatla ve ısrarla “elimde belgeler var” diyor. Halen çıkaramadığı belgeler..

Mahkemeye sevk ediliyor bu iki emekçi. İşten el çektiriliyor, hukuk işlerinin türlü dümenleri ile.. Mahkeme sonuçlanıyor iki buçuk, üç ay içerisinde. Suçlanan adamların Yüce adalet tarafından suçsuz olduğuna karar veriliyor. Bu süreçte o başkan yardımcısı başka abuk subuk sebeplerden dolayı istifa ediyor. Mahkeme kararı belediyeye tebliğ ediliyor. Bu kez Hukuk adamları neye ve kime hizmet ettiklerini ettikleri yeminleri unutup olayı Yargıtay’a taşıyor. Temyiz ediyorlar kararı.. Belediye başkanı bu iki siyasal arkadaşına 12 bin lira civarında tazminat ödüyor. Sonra Yargıtay süreci başlıyor. Tam 240 gün. Yani 8 ay.. Orası da bu işten çıkarmanın yanlışlığına karar veriyor. Diyor ki “ bu adamların bir sucu yok, yerel mahkemenin verdiği karar doğrudur. Bu adamlar işe devam etmeli”

Belediye Başkanlığı ve muhasebe müdürlüğü hesabı, kitabı yapıyor ve diyor ki işten çıkarılan adamlara “ eyyy mahlukatlar biz size 12 bin lira tazminat ödedik. İzin bu süreçte almanız gereken 9 bin lira idi. Göreve başladınız üç bin lirayı geriye ödeyin”

Böyle bir saçmalık, böyle bir adaletsizlik, böyle bir şerefsizlik olamaz. Benim inandığım ve güvendiğim hukuk devleti böyle bir namussuzluğa alet olamaz. Bu kadar acımasız olamaz. Bu kadar vicdansız olamaz..

Bir yandan kişilerin haksız bir iftiraya kurban gittiğine karar vereceksin öte yandan bu adamlardan geri para isteyeceksin.. Peki bu mağduriyete sebep olan adam ne olacak? Onun bir sorunu yok!!! O yaşamına rahat bi biçimde devam edecek.. Nerede ADALET?

Bununla kalsa iyi!! Dava sonuçlandıktan sonra hukuk işlerin durumu Yargıtay’a götürecek.. Bu süreçte de işten el çektirilen insanlar açıkta kalmayı sürdürecek.. Süreç SEKİZ AY .. ne maaş var, ne bir gelir.. Bir işte çalışsalar hakları yanacak.. işsiz- güçsüz Yargıtay kararını beklemek zorundalar.. Yargıtay da yerel mahkemenin kararını onayacak ve adamlar iftira atan adamın kararı tersine “ hayır , bu insanlar suçsuz ve işe dönmeli “ diyecek. Adamlar işlerine geri dönecekler ama Belediye Başkanı farklı görevler ile görevlendirecek bu iki iftira mağdurunu.. 12 ayı geçen bir süre bir akıl noksanı Belediye Başkan Yardımcısı sebebiyle mağdur kalan bu iki insana, karılarına, çocuklarına ve çevreye karşı aşırı derecede itibar kaybetmiş bu iki masum insan aldıkları tazminatın üç bin lirasını da geri ödemek zorunda kalacaklar.. YOK BÖYLE BİR ADALET!!!:: Hukuk devleti buysa bunu kabul etmiyorum.. O iftiracı şeref yoksunu adam rahat rahat gezerken, oğluna bilmem kaç yüz bin liralık düğün yapıp Milletvekilleri bile düğününe gelirken, b...k attığı ama Adaletin “ bu adamlar b.u değil” demesine sessiz kalan bir yönetim onlara suçlu muamelesi yapıyorsa ve benim onların yanında yer almama KARIM.. 29 YILLIK KARIM “ KARIŞMA, SANA NE?” DİYORSA Bu dünyanın taaaaaaaa Anısının da, yaradanın da adaletinden şüphe duymam suç mu?

Lanet olsun bu mülk ve siyasi güç baskısını yaradanlara..

Lanet olsun eşitçiyim diye görünüp, eşit olamayan İNSANLIK DUYGUSUNA..

Bu mağdur insanların yanında yer alıyor olmak ile haksız mıyım Allah aşkına???

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol