Silivri Facebook

Amman! Veresiyenin Ucunu Kaçırma...
 
Boş koltuklardan bir tanesini gösteriyorum..
“ Oturun lütfen”
 
Koltuğun ucuna oturup, ellerini bacaklarının arasına sokuyor.. “Kesin borç para isteyecek” diye geçiriyorum içimden… Dur bakalım….
 
Sigara ikram ediyorum..
“ Teşekkür ederim, kullanmıyorum”
 
İki tane çay söylüyorum…
Çaylar geliyor…
 
Bardağı tutan eli titriyor.. “Şimdi dökecek çayı derken” odanın içini bir ‘hüpleme” kaplıyor..
 
“ Beyim ben onaltı sene fabrikada kalorifercilik yaptım. İki ay önce, tazminatımı verip işten çıkarttılar..İlkokul mezunuyum..Bu yaştan sonra ne iş yapacağım diye çok düşündüm..Hazıra dağ dayanır mı? Dayanmaz. Araştırdım bir bakkal dükkanı açmaya karar verdim..Geçen hafta kutu gibi bir dükkan tuttum, boyattım..Rafları da dün taktılar..Malcılar ( Toptancılar) dükkana gelip gitmeye başladı……..”
 
Utandım kendimden, adamı borç para isteyecek sandım..Meğer o müşterimiz olmak için gelmiş…
 
Uzatmayayım… İsmail Ağabey ile o gün tanıştım…
 
Bana gelmesinden yaklaşık bir ay sonrada dükkanına ziyaretine gittim..
 
Şıkır şıkır yapmış her yeri..Çeşidi bol..Tertemiz beyaz bir önlük giymiş üzerine..
 
Takıldım..
“ Doktor gibi olmuşsun İsmail Ağabey!”
 
O yılların en popüler içeceği kuş burnu..
“ Estağfurullah beyim ne haddimize, otur sana bir kuşburnu yapayım!”
 
Kuş burnunu içtim, biraz işlerden konuştuk..
Çıkarken de adet olduğu üzere, nasihatte bulundum..
“ Aman veresiyenin ucunu kaçırma batarsın valla!”
 
Çok biliyorum ya ben her şeyi!
 
Fabrikada uzun yıllar çalışmış bir kalorifercinin ticaret hayatına atıldıktan sonra başarılı olma ihtimali yüzde kaç sizce….?
 
Tahminde bulunmadan önce hikayenin sonunu okuyun isterseniz…
 
İsmail Ağabey dükkanı açmasının ardından, düzenli çalışan müşterilerimizden bir tanesi oldu.
 
Peynirin en güzelini, zeytinin en hasını o getirdi.. Bir süre sonra kiraladığı kutu gibi dükkânı ve onun yanındaki dükkânı satın aldı... Aradaki duvarı kırdırdı…
 
Tabelasındaki bakkal yazısını süper marketle değiştirdi…
 
O sıralarda benim de sorumlu olduğum bölge değişti...
 
Bir süre haber aldım İsmail Ağabeyden…Aklıma geldikçe telefon ettim, sağ olsun o da beni aradı sordu..
 
Zaman geçince atalarımızın söylediği gerçek oldu “ Gözden ırak olan gönülden de ırak düştü”
Bir gün cep telefonumu büyük alışveriş merkezlerinden bir tanesinin tuvaletinde unutunca eski ahbapların hepsi tarih oldu…..
 
***
 
Aradaaaaan uzun yıllaaar, kuş burnunun da modası geçti..
 
Millet üçü bir yerde karıştırıp içer oldu…
 
Ben de bolca kilo aldım, Şakaklarımda bulduğum beyazları kimseye belli etmeden koparmaya başladım…
 
Evden telefon ettiler bu akşam iftara misafir gelecekmiş…
 
Uzunca bir alışveriş listesi verdiler…
 
Kasaptayım..Önümde kalantor bir ağabey var… Siparişlerini söylüyor; “Pirzola iki kilo, antrkot, incik………”
 
Ağabeyin uzun süren alışverişi bitti..Poşetler elinde kapıdan çıkmak üzereyken göz göze geldik….
 
“ Koçum ne haber?”..
“ Teşekkür ederim siz nasılsınız” dedim ama tanıyamadım adamı…
 
Arkasından, gri Grand Cherokee'ye binene kadar baktım…
 
Alışveriş bitene, eve gelene kadar o adamı nerden tanıdığımı düşündüm…
 
Asansöre binerken, köşeli jetonum düştü…Hatırladım…..
 
İsmail ağabey……..
 
Şimdi tekrar soruyorum;
Fabrikada uzun yıllar çalışmış bir kalorifercinin ticaret hayatına atıldıktan sonra başarılı olma ihtimali yüzde kaç ….?
 
Benim nasihatimi dinlerse yüzde yüz!!!
 
Ne demiştim?
“ Aman veresiyenin ucunu kaçırma…….”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol