Silivri Facebook
banner88

Filler Yalnız Ölür. Ya İnsanlar?
 
Kuyunun temizlenmesi, dere suyunun kuyu suyunu kirlettiğini görüp; çileden çıkılması.
 
Yıkılan fırının yerine yenisinin yapılması..
 
Kümes hayvanları, ekilen çiçekler, domates fideleri…..
 
Köy evinin hiçte alışık olmadığı mobilyalarla evin dizaynı…
 
Anılara, çocukluğa, delikanlılığa dönüş..
 
Ne zamana kadar?
 
Yerleşme işlemi bitip, kahveye çıkılmaya başlanana kadar…
“ Amca hoş geldin”
“ Hoş bulduk ama misafir değilim ki ben!”
“ Misafir değil misin?”
“ Değilim tabi buralıyım”
“ Kusura bakmayın ilk defa gördüm sizi”
“ Uzun yıllar gelemedik, gelsek de işimizi hallettik döndük.. Bak karşıdaki lacivert demir kapılı evler bizim”
“ Ben kendimi bildim, bileli boş o evler!”
“ Baban kim senin?”
“ Kemal, Çoban Kemal derlerdi, rahmetliye”
“ Baban okul arkadaşım, az mı balık tuttuk beraber, öldüğünden haberim yoktu. Kaç yıl oldu vefat edeli?”
“………………..Sekiz sene olmuş”
“ Hiç duymadık”
 
Aynı soruları soran farklı, genç yüzler.. Verilen benzer cevaplar…
 
Her cevap verişte; kah kısa pantolonlu, kah okul önlüklü, unutulduğu zannedilen siyah beyaz yüzler…
Ardından gelen ölüm haberi, yeni duyulan ölümlere duyulan taze elem, taze keder...
Kendi doğup büyüdüğü köyde, insanın “kim” olduğunu anlatmaya çalışmasından daha “acı” bir şey var mıdır?
 
Trakya’nın köylerinde gençten yüzler bulmak zor. Gençlerin pek çoğu kasabada oturuyor, fabrikalarda çalışıyor. Tarla, bağ, bahçe ilk ihtiyaçta satılıp parası ile ya evlenilip, ya son model araba alındığı, büyüklerde hakkın rahmetine kavuştuğu için sık sık gelinmesi içinde bir sebep yok..
 
Kahveye girişinizde, gözlerinizin sigara dumanından yanması geçince, sizi karşılayan, meraklı yaşlı gözler, yıpranmış vücutlar... Bir de masalardan farklı zamanlarda yükselen öksürük sesleri..
Müdavimlerin pek çoğunun hikayesi aynı, askerden sonra kasabaya gidiş, evlilik, çocukların iş güç sahibi olmasının buralarda ki tabiri ile “elinin ekmek tutmasının” beklenmesi, şehir hayatından bıkış. Kadınların köye dönmemek için verdiği mücadele, bir şekilde onlar ikna ediş yada bir yastıkta geçen onca yıldan sonra kadının çocuklarında kalması….Yaşlı adamın yalnızlık hikayesinin başlaması……
 
Pılının pırtının toplanıp tekrar köye dönülmesi…
Kimlik bunalımının çözülmeye çalışılması..
Masaya her oturana; şehir hayatının rahatlığının, orada verilen yaşam mücadelesinin, kendince kazanılan küçük zaferlerin anlatılması..
Panayır gibi pazarlar , Büyük alışveriş merkezleri….
Ardından sorulan ilk soruda çuvallama!
 
“ Neden döndün be amca o zaman?”
................…
 
Fillerin nasıl öldüğünü bilir misiniz..?
Filler öleceğini önceden hisseder, acı çığlıklar atarak yakındaki bir mağaraya doğru, yalnız ve vakur adımlarla yürümeye başlar. O çığlığı duyan diğer filler de mağaranın ağzına gelir…Yaşlı fil gelen diğer fillerin hepsi ile vedalaşır, son olarak kendi ailesi ile baş başa kalır…Ardından mağaraya girer..Ailesi onun arkasından gelmek ister, diğer filler vücutları ile onlara engel olur..Mağaraya giren fil, son bir acı çığlık daha atar…
 
Velhasıl filler hayata gözlerini; yalnız kapar...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol