Aklımdaki çay bahçesinin camdan yapılmış kapalı bir bölümü de var.
Ortada “fi” tarihinden kalma eski bir soba..
Sobanın yanında on sekizlik yağ tenekesiyken kulp takılarak işlevi değiştirilmiş; kömür tenekesi
Sobanın üzerinde altı kararmış bir güğüm olmasının kimseye bir zararı olmaz diye düşünüyorum
Sigarasını hiç söndürmeyen,sakalları beyazlamış,dişleri sararmış; ocakçı.
Dünya ile bağlantısını yıllar önce koparmış, ne zaman ve nerden geldiği bilinmeyen, gerekmedikçe konuşmayan,bazı müşteriler tarafından “okusaymış büyük adam olurmuş” denen.Belki de okuyup büyük adam olmuş,sonradan vazgeçmiş; garson.
Yaz kış üzerindeki paltoyu çıkartmayan, parmaksız eldivenleri ile kardeş olmuş,her fırsatta işlerinin kötülüğünden yakınan,manyetolu çakmaklara demediğini bırakmayan; çakmakçı..
İki saatte bir müşterileri yoklayan ve her geldiğinde “size de çıkabilir” derken,söylediğine kendisi bile inanmayan, eskinin emekli memuru, şimdinin; talih kuşu; piyangocu
Sevdalıların üzerlerine isimlerini kazıdıkları, rüzgara, hışırtıları ile eşlik eden,çırılçıplakmışçasına dalları ile edep yerlerini kapatmaya çalışan; ağaçlar..
Hiç kapanmayan fakat kimsenin izlemediği; televizyon.
Masaların üzerinde okunmaktan canı çıkmış, bulmacalarının hepsi çözüldüğü için gizemi kalmamış, kadın resimlerine sakal, bıyık yapılmış, sabah yapılan kahvaltının yumurta lekelerinden kurtulamamış; gazete sayfaları….
Küllüğü bulduramayan dalgın müşterilerin delik deşik ettiği bahtsız;masa örtüleri...
Havanın soğuk olmasına, çiseleyen yağmura aldırmadan, bahçenin en ücra köşesinde oturan sigara üstüne sigara yakan; genç adam ve duyduklarına inanmayan şaşkın,ağlamaktan şişmiş gözlerini ellerine sabitlemiş genç bir kız…
Titreyen dudaklar, sararmış yaprakların üzerine dökülen göz yaşları..
“ Gençlik aşkları yaz yağmurları gibidir, sık yaşanır çabuk biter” demiş yazar..
O zaman;
Hem uzun ömürlü olsun,
Hem de sevdalar tahta masaların üzerinde bırakılmasın diye
Yaz aylarını atlatıp.
Sonbaharda aşık olmak lazım….