Silivri Facebook
banner88

BEN MASUMUM... (LÜTFÜ ERTÜRK)

 

 

          

 

            Ben Masumum

 

 

            Yazacak konu sıkıntısı çekiyordum ki; sağolsun, Rafet Keskin arkadaşımız imdadımıza yetişti. Sevgili Rafet arkadaşımız, İlçemizde öncelikle mesleki kimliği ile ön plana çıkmış sonra da siyasi kimliğini onurla taşımakta olan CHP’li meclis üyesi bir arkadaşımızdır.

 

             Yakın bir zamanda; “Bir de gazeteci kimliğimiz olsa fena olmaz” diyerek köşe yazmaya başladı. Başladı da bu mesleğin bir yönünü çok ama çok unutmuş, ya da; hiç incelememiş olacak ki, Sürç-i Lisan eyleyiverdi!

 

              Gazetecilik kimliği baskın bir kimliktir. Hiç hata kaldırmaz…

 

              Siyasi kimliğiniz ile bağırır, çağırır, nutuk atar, çamur atar, çamura yatar, şaha kalkar, durumu kurtarırsınız. Hiç göze batmaz, üzerinizde durulmaz, geçip gidersiniz.

 

             Mesleki kimliğiniz, duruşunuzdur, ruhunuzdur, sanatınızdır, kısaca hayatınızdır.

Kazandıklarınızı harcarken kendinizden sorumlusundur.

 

             Bizim meslek bi acayip meslektir işte! Sadece kendinden değil, herkesten ve her şeyden, kısacası toplumdan sorumlusundur. Çünkü herkes senin ağzının içine bakar. Bir gazeteci toplumun temsilcisi sayılır. Bir gazete haberi ile iktidarları bitirir, yeni iktidarlara yol açabilirsiniz. Ya da mesleği, gazetecinin mesleki ve fiziki hayatını bitirebilir. Örnekleri yakın zamanımızda yaşanmıştır. Güner Ümit’i medya dünyasından bilmeyen yoktur. Şimdi hatırlayan var mı? Dikkat etmeden sarf edilen bir cümle ile medya dünyasından göçüp gitti! Ya doğruları söyleyip hayatlarını kaybedenler…

 

             Bir gazeteci, bir kelimeden koca bir hikâye yaratır. Yazınızı okudum, İsminizin gazetenin üst köşesinde olması,  gazeteci olmanızın garantisi değildir. Duygularınızı kontrol edememeniz, Siyasi Kimliğinizi ön plana çıkarmıştır. Eh durumda böyle olunca dışarıdan bakınca bize başka bir şekilde yansıyor. Yazınızda kurduğunuz bir cümle bana kocaman bir yazı olarak dönüyor. Ne diyeyim? Elinize sağlık demekten başka bir şey diyemem. Öncelikle cümlemize bir bakalım!

 

             Kendisini CHP’li sanan……….! Noktalı yerleri alıntı da olsa yazmamaya özen gösteriyorum. Beni ilgilendiren yanı kendisini CHP’li sananlar bölümüdür. Öyle ya CHP’lilerin en kızdığı gazetecilerin başında gelenlerdenimdir. Eh, sevindim tabi ki; hemen küçük çaplı bir araştırma yaptım. Kimdir bu kendisini CHP’li sananlar diye! Abovvv çıkan tabloya bakın… Belediye Meclisinden başladım ki; O da ne?

 

             Sevgili Rafet Keskin kardeşimiz, SODEP, SHP ve yıllarca ANAP’ta hizmet veriyor halkına. 2004 yılında, içine iflah olmaz bir CHP Ateşi düşüyor. ÖDP’den gelen meclis üyesi bir arkadaşımız var Süheyl Kırkıcı. Cengiz Aksu DYP’den yöneticiliği bırakıp geliyor. Yılmaz Kandemir, Partiler üstü daimi başkan adayımızıdır. Nereden geldiğinin hiç önemi yok nereye gideceğine bakın (Yerel Seçimler yaklaşsın) Şenel Yıldırım, Ak Partiden kopup gelmiştir. Kendisini fazla CHP’li hissettiğinden olsa gerek.

 

             Ramazan Sakallıoğlu, Ak Partiden gelen, en CHP’li ruhuna sahip belediye meclis üyemiz. Bora Balcıoğlu, MHP’den ayrılmasının tek nedeni kendisini CHP’li hissetmesidir. Fevzi Aslan Fazilet Partili, Taylan Memiş’i söylemeye gerek var mı? Direk umreden gelir, hissetmiştir çünkü! Suna Göçengil ve Tülay Sinkil çok yeniler, bakalım CHP ruhlarına işleyebilecek mi? Ahmet Yücegök, bizden gitti. Meğer kendisini hep CHP’li hissedermiş. Seval Fildiş, bir zamanlar DYP’yi desteklediği söylenir.

 

              Çoğu meclis üyemiz kendilerini CHP’li hissettiklerinden, partilerini bırakıp; CHP’ye geçip meclis üyesi oldular… 

 

              Bir aydır ertelediğim CHP tarihi ile ilgili bir yazım var. Umarım önümüzdeki günlerde yayımlanır.

 

              Ben masumum! O kadar çok zorluyorum ama kendimi bir türlü CHP’li hissedemiyorum.

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol