Silivri Facebook
banner88

Bunları biz mi yaptık?

Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz:
 
Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
 
Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.

Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.

Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık. Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik. Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.

Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik. Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.

Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz. Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.

Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır. Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız. Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz.

Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.

PORTRELER

ERCAN ÇAKIR

O, bir duygu adamı, memleket sevdalası. topyekün siyasetçi, o, namluya sürülmüş bir mermi gibidir. Gece gündüz gezer,dolaşır. Memleketinin nasıl çaresiz bırakıldığını? Nasıl heba edildiğini? Anlatmaya çalışır. O bir yalnız kurttur. O bir şehir efsanesidir. Aldığı yardımları asla kendisi için harcamaz afiş bastırır, ilan verir, pankart yaptırır, kısacası hep bir şeyler verme cabasındadır. Elinin yettiğince , elinin verdiğince. Onu yollarda koştururken görürsünüz. Birilerini yakalamış ve onlara hararetle bir şeyleri anlatmaya çalıştığını bunu yaparkende nasıl hırpalandığını görürsünüz. Onu Dinlermisiniz? Yoksa gülüp geçermisiniz? Bilemem, bence, Söylediklerini duymaya çalışın, inanın çok farklı haberler verecektir size. O, Antiemperyalist, tek kişilik dev bir ordudur. Memleketine,  gözyaşı dökecek kadar bağlıdır. O Rahmetli Zihni Çakır'ın oğludur ve en az babası kadar çağdaş ve ilerici bir liderdir. O, hepimizin sesi; Gerçek Şehir efsanesi, Ercan Çakır'dır.

GÜZEL SÖZLER:

Aklın bağlamadığı dostluğu, Akılsızlık kolayca çözebilir.

William Shakspeare.

HAFTANIN ŞARKISI

Ömrümüzün son demi, Sonbaharıdır artık.
Maziye bir bakıver neler,neler bıraktık.

Küserek ayrılırsak olur inanki yazık.
Maziye bir bakıver neler,neler bıraktık.

Güfte:Orhan Arıtan,Beste: Selahattin akbaş

ŞİİR KÖŞESİ

öZLEMDEN AYRILAMADIM,
ÖYLE BİR ADRES Kİ.
TARİFİ GİDİŞTE DEĞİL,
DÖNÜŞTE GEREKTİ.

ANLADIM..
AYRILIĞIN,
BU DEMEK Kİ

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol