Yüksekçe bir tabureye oturttuklarından, ayaklarım yere basmıyordu.
Siyah önlüğüm ve beyaz yakalığımla karşısına geçtiğimde; hayatımın ilk fotoğrafını çektiriyordum. Üç ayaklı bir sehpanın üzerindeki körüklü makinesinin arkasına geçiyor ve başını siyah bir torbanın içine sokup tekrar çıkarıyordu.
Merakla bekliyordum.
O İlk komutunu verdiğinde; telaşlanmıştım.
Dik otur, başını hafifçe yukarı kaldır, sağa bak!
Gülümse…
Yanaklarım yanıyor, saç diplerimden terler fışkırıyordu. Geçmeyeceğini sandığım On saniye nihayet bitmişti.
Evet, 47 yıl önce ilk tanışmamız böyle olmuştu. Foto Hüseyin ile (Hüseyin Eriş ağabeyimizle…)
Onu ne zaman görseniz! Gülümsediğini görürdünüz.
Gülümsemek onun mizacı olmuştu.
İlkokul
Ortaokul
Lise
Doğumgünün
Haftalık dakikalık
Manitalık
Nişanlık
Evlilik
İşe girdin
Nüfus Kaydın
İkametgahın
Emekli oldun
Sağlık Karnen
Her seferinde, Hüseyin Ağabey!
Geç bakalım,
Gülümse…
Özür Dilerim Hüseyin Ağabey, bu sefer gülümseyemiyorum!
Bu son karede Gülümsetemedin bizi… Mekanın cennet olsun!
Yıl 1968, Silivri’de Thames marka Minbüs modası var. Hüseyin Ağabeyimde almış bir tane. Kimlerde yok ki; Alipaşa’lı Sabri Arat, Fener köyünden Ali ve Eşref Arslan kardeşler, Şoför Fikret Öney, Takoz Ali Eroğlu, Necmi Alpay, Gopgop Ahmet Eken, Tumbul Sabahattin. Silivri’nin Thames marka minibüsçüleri
İşte o yıllarda, Gazete dağıtım kamyonları Silivri’ye kadar Gelirdi. Tekirdağ, Keşan, Çanakkale hattının gazetelerini bu minibüslere taşıtırlardı.
İşte, bunlardan biri de; Hüseyin ağabeyin minibüsü idi. Bazen kendi düşer yollara, bazen de; Kadim dostu Şenduran Kılıç! O yıllarda, yüksek okulda çocuk okutmak kolay mı? Zaten, Silivri’nin üç genci okuyordu İstanbul’da. Tamer Kutluay, Mehmet Tezeller ve Cafer Eriş. Tamer; Mimar çıkacaktı, Mehmet Kimyager, Cafer ise Eczacı olacaktı. Oldularda.
Ailesine olan düşkünlüğü kadar dostlarına da düşkündü. Herkesin yardımına koşar, yardım elini uzatırdı.
Silivri’de Yirmi tane Cemiyet Kuruluşu varsa, onbeşinde adına rastlarsınız. Üç dört arkadaş bir araya gelip, Esnaf Sanatkarlar Kooperatifini kurdular. O yıllarda, darda olan esnafın yardımına koştular. Hiç adam kayırmadan ve ayartmadan el attılar sıkıntılarına.
Bugün bir arkadaşı ağlıyordu yanımda, “Hepmizin işinde ve ekmeğinde emeği vardır. Hakkını helal etsin” diyordu.
Merak etme Ali ağabey, Hüseyin ağabey; çoktan hakkını helal etmiştir. Bizden de helal olsun.