Silivri Facebook

Kara : ''Pasifize Edildik, Muhtarlığı Bırakıyorum''
 
Kaynak : Değişim Gazetesi
 
AKP İlçe Teşkilatına karşı muhtarların eleştirileri devam ediyor.Özellikle muhtarların saf dışı bırakıldığı ifade edilirken.yardımların siyasi düşünceyle yapıldığının altı çiziliyor.Daha önce başarılı çalışmalara imza atan muhtarlarla,AKP arasındaki gelinen son noktada, sebeplerin neler olduğu kamuoyu tarafından en çok merak edilen konuların başında geliyor.Kamuoyu şimdi,seçim öncesindeki AKP-muhtar ilişkilerine yönelik olarak şu sorunun cevabını bekliyor;”seçimden sonra ne değişti?”Daha önce Mahmut Alkan ve Salih Yakar’ın eleştiri oklarına maruz kalan AKP’ye şimdide Mimar Sinan Mahallesi Muhtarı Yaşar Kara tarafından oldukça sert ve iddialı eleştiriler yöneltilmekte.Mimar Sinan Mahallesi Muhtarı Yaşar Kara,muhtarlığı bırakma kararı aldığını ifade ederken,izlenilen politika ve yapılan yardımlarla ilgili olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.   
 
Kimse fakirleri düşünerek yardım yapmıyor
Yardımlar konusunda sıkıntımız var. Baştan şunu belirtmeliyim ki, benim amacım herhangi bir siyasi partiyi ya da onların mahallelerdeki temsilcilerini karalamak değil. Fakat bu yardımlar yapılırken, buraya yüzlerce insan geldi. Sanki yardımları biz yapıyormuş gibi bir hava yaratılmış durumda. İnsanlar gelip şuna yaptınız da bana niye yapmıyorsunuz gibi bize sorular yönelttiler. Oysaki bu yardımlarla bizim herhangi bir ilgimiz ve bilgimiz yok. Devletin Sosyal Yardımlaşma Vakfı adı altında bir kurumu vardır ve biz gerektiğinde oraya evrakları sunarız. Ya da belediyedeki beyaz masaya gidip müracaatınızı yapın size orası yardımcı olabilir dediğimizde, vatandaş ısrarla yardımları hala bizim yaptığımızı iddia ediyor. Bundan şöyle bir sonuç ortaya çıktı. İstanbul’dan gelen kısıtlı yardım ve çekleri mahalle temsilcileri istedikleri kişilere vermişler. Ardından bakıyor ki yardımın miktarı yeterli değil ve vermek de istemiyor, vatandaşı direk olarak muhtara pas ediyorlar. Niçin? Çünkü bunun altında yatan düşünce, vatandaşla ben polemiğe girmeyeyim, benim partimin adı karalanmasın, bir sıkıntı yaşanacaksa bunu muhtar yaşasından başka bir şey değil. Yapacağı yardımı yapıyor ama yapmayacaklarını muhtara pas ediyor. Bazen öyle oluyor ki, fakirlik ilmühaberi almaya gelen insanların evleri arabaları sosyal güvenceleri oluyor. Bizde o arkadaşlara diyoruz ki, sizin üzerinize kayıtlı bunlar var, bu belgeyi veremeyeceğimizi söylüyoruz Çünkü cezası ve yasal yaptırımları var. Cezası veya yasal yaptırımları olmasa bile bırakın gerçekten ihtiyacı olanlar faydalansın. Bu seferde deniyor ki, bize AKP’nin şu mahallesindeki temsilcisi bu yardımı yapacaktı, siz engel oluyorsunuz .Bu defa bize kızıp o temsilciye gidip diyor ki, siz haklıymışsınız, şu mahalle muhtarı bana fakir ilmühaberi vermedi Bu defada o partinin temsilcisi diyor ki, işte bak ben sana söylemiştim getirseydin fakirlik ilmühaberini biz sana verecektik Bu defa ne oluyor, o iyi oluyor biz kötü oluyoruz Biz seçilmiş insanlarız. Biz seçilerek bu işin başına geliyoruz. Bizi bu konu yüzünden kötü duruma düşüren insanları ben uyarmalıyım, arkadaş sen beni bu şekilde kötü duruma düşürüyorsun ama ben yarın bu halkın oyunu isteyeceğim ama durum böyle olduğunda seçim zamanı ben oy istediğimde işte o fakirlik ilmühaberi vermediğim insan bana diyeceki, senden fakirlik ilmühaberi istemiştim ama sen bana bu evrağı vermemiştin, şimdi bende sansa oy vermiyorum diyecek. Sen iyi olacaksın, senin için diyecekler ki işte şu partideki adam iyi adam ama şu mahallenin muhtarı kötü biz neden bu duruma düşelim. Bu konuda biz sıkıntı yaşıyoruz ,neden bu sıkıntıyı biz yaşayalım.Bizle bir araya gelip istişare yapılarak şu vatandaşa bu yardımı şu vatandaşa da bunu diye danışmıyorlar bize sormuyorlar ki! Ya da biz şuna şu yardımı yaptık demiyorlar ki!
 
Ayrıca bunu yapmak zorunda da değiller, onlar siyasi oldukları için yardımları istedikleri şekilde yapabilirler. Burada sıkıntı bizim vatandaşın gözünde kötü duruma düşürülmemiz. Bu konuda daha önce açıklama yapan iki muhtar arkadaşıma da katılıyorum. Neden? Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafsızlık ilkesine dayalı olarak hareket etmeli. Ve bu ilke doğrultusunda da bir siyasi parti olan AKP’ye bu yardımları göndermemeli. Ama maalesef bu yardımlar fakir fukarayı düşünülerek yapılan yardımlar değil. AKP üzerinden yapılmayan yardımlarında kendi siyasi çizgilerine bir faydası olmayacağı düşüncesiyle bu yardımlar siyaset üzerinden yapılmakta. Kısaca bu yardımların amacı siyasi bir kazanç elde etmektir. Bu yardımlar aslen, tarafsız olan devletin kurumları ve sosyal yardımlaşma fonu tarafından yapılmalıdır. Belediye AKP ile beraber bu yardımları yaparken kaymakamlık bünyesinde dağıtılan yardımlar tamamen tarafsız bir şekilde dağıtılıyor. Sosyal yardımlaşma fonu tarafından yapılan yardımlar tescilli, halk tarafından tepki toplamayan ve devletin eliyle dağıtılan adaletli bir sistem içerisinde yürütülüyor. İki kurum arasında dağıtılan yardımlarda inanılmaz derecede adalet uçurumu var. Bu yardımlarda fakirlik kağıdı gerekli ise bize gelip sormalılar. Ve fakirlik ilmühaberi almadan yardım yapılan çok sayıda vatandaşımız var. Aksini iddia ederlerse ben tek tek açıklamaya hazırım. Niçin onlara verdinde diğerlerini bana gönderiyorsun, bunun mantıkla alakası yok. Bu bir çelişkidir, oyundur, bizim üzerimize kurulan bir tezgahtır. Bana gelen vatandaşa git AKP’nin mahalle temsilcisine sor dediğimde de, sanki bir partiyi karalıyormuşuz, yapılan yardımları eleştiriyor ve engellemeye çalışıyormuşuz gibi bir hava yaratılıyor. Ya bu işler ortaklaşa yapılacak yada bizim üstümüze oynanmayacak. Zaten bizi her konuda devre dışı bıraktılar. Mahallelerin yol, su, elektrik işlerine dahi mahalle temsilcileri müdahale ediyor. Hatta büyük medyada mahalle baskısı yok diye yazılmıştı. Bana gelip sorsunlar bakalım var mı, yok mu? Allah’ına kadar mahalle baskısı var. Yok diyenler o bölgelerin muhtarlarına sorsunlar. Alınan nefesler bile hemen oraya iletiliyor. Halkın oyuyla gelen muhtar dururken, mahalle sorunlarıyla ilgili olarak sadece AKP’nin mahalle temsilcisiyle işbirliği yapılırsa buna ne denir. Benim mahallemin dahi muhtarı ben değil, AKP’nin mahalle temsilcisidir. Bu pozisyonu yaratanlar utanmalı, ben değil. Yarın öbür gün bu açıklamaları yaptığım için eleştirileceğim, sitem edilecek. Maalesef bizim elimizi güçlü tutmadılar ve bizi devre dışı bıraktılar. Hatta tenezzül edip bir toplantıya dahi çağırma gereği görmüyorlar. Onlarda muhtarı pasifize etmek ve yarın önlerine güçlü bir kişinin çıkmasını engellemek gibi bir düşünceye sahipler. Tabi ki bu düşünceyi direk ifade etmezler, ancak yapılan icraatlar bunun en belirgin göstergesidir. Öyle kendini bilmez insanlar var ki, bizim yada başkalarının üzerinden rant elde etmek için gidip yalakalık yapıyorlar. Bizim söylemediğimiz, yapmadığımız ve sonradan öğrenince şaşırdığımız pozisyonlar ortaya çıkıyor.
 
Muhtarlığı bırakıyorum
Bir nevi ispiyonculuğu meslek edinmiş olanlar diyalog kopukluğunu da fırsat bilerek hakkımızda ileri geri konuşuyorlar ve yukarısı da bunlara inanıyor. Biraz olsun tenezzül edip de gelip bazı şeyleri de bize sorsunlar. Bu kopukluk ve seçilmiş muhtarın yerine mahalle temsilcileriyle işbirliği yapıldığı için muhtar olarak ben hizmet yapamıyorum. Benim yapımdaki bir inansın kaldırabileceği bir durum değil pasifize edilmek. Bu yüzden önümüzdeki dönem muhtarlığı da bırakıyorum. Benim hizmet veremediğim yerde durmamın da bir anlamı yok. Zaten benim muhtarlığı bırakma kararım, şu anda izlenmekte olan politikanın bir meyvesidir. Bu belki onlar açısından bir başarı olarak görülebilir ancak ben bunu bir başarı olarak görmüyorum. Bu iş Nasreddin Hoca’nın işine döndü, bindikleri dalı kesiyorlar ve buna da çok az kaldı. Kendi kalelerini yıkıyorlar. Ben siyasetçi olsam, bu arkadaşları çağırır, daha önce iyi işlerde yapmıştık da şimdi ne oldu derdim. Diyalog kurmak açısından da bu tip bir yaklaşım daha iyi olurdu. Ama, siyasette ben büyük adam oldum demeye başladığın anda bil ki kaybetmeye başlamışsın demektir. Geçmişe bakıldığında örneklerine rastlayabilirsiniz. Fakat insanlar onların yüzüne başka arkalarından da başka konuşuyorlar. Siyaset al gülüm ver gülüm hikayesi olduğu için insanlarında farklı sıkıntıları ortaya çıkıyor.Benim gibi bir adama sıkıntı çektiriyorlar ve diyalogdan uzaklarsa başka insanların söyleyecek hiç bir şeyi yok. Silivri tarihinde görülecek yardımların gelişi bile seçim zamanında oy almaya yetmez. Hizmetle seçim kazanılmıyor.Öyle olsaydı Selami Değirmenci burada 15 sene başkanlık yapamazdı.Amacım kimseyi kötülemek değil, diyaloğun ne kadar önemli olduğunu ifade etmek.Bunlar sır değil,herkes biliyor.Şu anda Silivri’nin bütçesiyle imkansız olan yatırımlar yapılıyor.Kim yapıyor? Elbette ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi. yapıyor.
 
Takdir ettiğim iki yönetici var
Takdir ettiğim iki yönetici var. Bunlardan bir tanesi sayın başkan yardımcısı Metin Karakaş’tır. Neredeyse İstanbul’u Silivri’ye taşıdı. Diğeri de, Namık Öndeş’tir. Kendisi Silivri’nin bir şansıdır. Bu konuda iki başkan yardımcısının da Silivri’ye büyük hizmetleri var. Namık Öndeş, siyaseti bilen ve muhtarlara her konuda yardımcı olan biridir. Birim amirleri olsun, sayın başkan  olsun irtibatlarımız kopuk. Mahalleme güzel şeylerde yapıldı. iyi de söylenir kötü de. Bu yapılanlar da hiç bir katkımız olmadı. Başarıda başarısızlıkta yapan kuruma aittir. Mahallemde yaşamakta olan vatandaşlarımdan özür diliyorum, gerekli hizmetleri yapamadım. Ama bu benim suçum değildi. İçimde bu anlamda bir kırgınlık var. Ama kamuoyunun da bunu bilmesini, pasifize olduğum bir yerde de durmamın bir anlamı olmadığını ifade etmek istiyorum. Gerekli açıklamaları kendi mahallemde izah edeceğim. Üç dönem muhtarlık yaparak devletime iyi bir hizmet yaptığımı düşünüyorum. İnşallah bizden sonra gelenler de devlete, millete, Silivri’ye hayırlı olur. Benim şahsi amacım içimdekileri açık açık ifade etmek. iyi olana iyi kötüye kötü deriz.
 
1997 ile 2007 arası iyi analiz edilirse, Silivri’deki  büyük dönüşümün öncülüğünü Yeni Mahalle Muhtarı Mahmut Alkan ve Mimar Sinan Mahalle Muhtarı Yaşar Kara yapmıştır. Yaptığımız icraatlarla bir nevi Silivri’nin kaderini değiştirdik Bizim fikir ve görüşlerimizi şu an Hüseyin Turan temsil ediyor. Ama bu dönüşümü biz sağladık.
 
Silivri’ye vefa borcum var
Hayatımda hiçbir zaman kaybetmeye oynamadım ve girdiğim hiçbir seçimden de başarısız olarak çıkmadım. Şu an herhangi bir partiyi düşünmüyorum. Hizmet etmek bizim yapı itibariyle öncelikli görevimiz. Bazı yerlerden teklifler alıyorum. Hizmet anlayışıma ve kafa yapıma uygun bir ortam olursa ve kaybetmeyeceğime inandığın bir gurupla seçime girebilirim. Ancak siyaset yapmayı düşünüyor değilim, düşünebilirim demek istiyorum. Ben kaybetmek için girmem. ben toplumların kırılma noktalarını biliyorum. Siyaset ancak kazanma azmine sahip ve iyi bir gurupla yapılır. Ama sanırım bu işin içine bizi çekecekler gibi geliyor. Ogün gelince ne yapacağımıza karar vereceğiz. Çünkü benim bu yaştan sonra halka hizmetten başka bir amacım ve beklentim olamaz. Eğer beklentileri olan birisi olsaydım bu güne kadar Hüseyin Turan’ın eteklerine yapışırdım. Ancak bu benim karakterime uymaz. bana yakışmaz. Önemli olan ileride çocuklarımıza iyi bir isim bırakmak. Silivri’ye benim vefa borcum var ve bunun  için gereken neyse bundan sonrada yaparım. Böyle bir amaç için gerekirse görev alır en iyi hizmeti de veririm, Kendimi de geri plana çekmem, seçimi de kazanırım. Silivri’yi de, kadroları da değiştiririz. İnsanlarımıza ve hak edenlere haklarını veririz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol