Silivri Facebook
banner88

Röportaj: Melis AVCI

Efe Özgür Yıldırım, 8 Eylül 1980 yılında İstanbul’un Bakırköy ilçesinde dünyaya geldi. Eğitimini İstanbul’da tamamlayan, hiperaktif bir çocukluk dönemi geçiren Yıldırım, bir gün yoldan geçen esmer, kısa boylu bir adamla dalga geçti ve hayatı değişti.
 
Radyo hayatı 1995 Yılında Bakırköy FM isimli bir radyoda başladı. Hemen ardından Radyo Bakırköy isimli radyoda görevine devam ederken çalıştığı radyonun Radyo Vatan ismini almasıyla birlikte ilk ulusal radyo tecrübesini de böylece 1996 yılında yaşamış oldu. Daha sonrasında Radio Love, Can FM, Popüler Radyo ve Radyo Baycan da dinleyicilerine ulaşan Efe Özgür Yıldırım Radyo Genel Yayın Yönetmenliği, Müzik Direktörlüğü, Reklam ve Tanıtım seslendirmeliği, Gazetecilik, Metin yazarlığı ve çeşitli organizasyonlarda sunuculukta yaptı.
Son olarak Silivri Küpe FM stüdyolarından “Gecelerin Efendisi” isimli programla dinleyicilerine seslenen Efe Özgür Yıldırım’la, bir röportaj gerçekleştirdik. Canlı yayın stüdyosuna misafir olduğumuz Yıldırım, sorularımıza içtenlikle yanıtladı.

M.A: Neden bu işi seçtiniz?

E.Ö.Y: Aslında bu işi ben seçmedim. Beni seçtiler. Ben Bakırköy’de büyüdüm. Orada ki bölge esnafıyla aram çok iyiydi. Esnafla dalga geçerdim, yoldan geçen insanlara sataşırdım. Çok fırlama bir çocuktum. Yine bir gün yolda geçen bir adamla, dalga geçtim. O adamda radyo sahibi çıktı. İlla benim radyomda program yapacaksın dedi. Ben ilk önce kesinlikle yapamam diye düşündüm. Çünkü daha 14 yaşında bir çocuktum. Ailemle görüştüler ve bu şekilde ben radyo istasyonunda bu işe başlamış oldum. Her zaman girişken, sıcak ve içten bir yapım vardı. Bu tarz işlere karşı ilgim vardı ama hiçbir zaman ben radyocu, televizyoncu olacağım diye bir şey düşünmemiştim. 

M.A: Bu işe ilk başladığınız da örnek aldığınız bir isim oldu mu?

E.Ö.Y: Hayır olmadı. Ben radyo programları dinlemem, televizyon izlemem. Çünkü eğer herhangi bir radyo programını dinlersem ya da herhangi bir televizyon programını yoğunlukla takip etmeye başlarsam ister istemez etkilenirim. Ondan bir kelime, cümle çalabilirim. Tonlama alabilirim ve bunları istemeden yayında sergileyebilirim. Bu sebeple elimden geldiğinde radyo ve televizyon programlarında uzak duruyorum. Dinlemek istiyorsam da çok yakın arkadaşlarımı dinliyorum. Çünkü formatlar farklı olduğu için, onlardan bir şey almam mümkün değil. Tarzlarımız yakın değil.

M.A: Programa nasıl hazırlanıyorsunuz?

E.Ö.Y: Eskiden çok hazırlanırdım. Yani ilk başladım yıllarda, 3–4 sene ciddi bir hazırlık içine giriyordum. Gazeteleri takip ederdim, güncel haberleri izlerdim ama hiçbir zaman programa magazin bulaştırmadım. Magazinden uzak bir program yaptım, siyasete çok fazla girmedim. Sadece insanla, insan psikolojisiyle, yaşamla yani bir şekilde hep insan üzerine alakalı konularla programı doldurdum. Genelde duygularla, hislerle, insanların yaşadıkları problemlerle ya da sevinçlerle, üzüntülerle ya da kahkahalarla programı doldurduk. Ama artık programa eskiden olduğu gibi hazırlanmıyorum. Çünkü her şeyin doğaçlama gerçekleşmesini istiyorum. Yayına son bir dakika kala stüdyoya giriyorum. Yayına başladıktan sonra da benden ziyade, dinleyicim programı devam ettiriyor. Onların sordukları sorular, benim verdiğim yanıtlar, bu şekilde karşılıklı devam ediyor.

M.A: Yayın saatleriniz nasıl?

E.Ö.Y: Kış döneminde saat 22.00’da, yaz döneminde de 23.00’da yayına başlıyoruz. Çünkü kışın ağırlıklı olarak üniversiteli ve liseli öğrenciler oluyor. Çünkü ertesi gün okul ve işi olan insanlar olduğu için yayına erken başlıyoruz. Fakat yazın insanlar geç yattıkları için, sabaha kadar da dinleyebiliyorlar. Bu yüzden programa geç saatlerde başlıyoruz. Programımızın bitiş saati ise hiç belli olmuyor. Yazılı olarak baktığınız zaman 22.00- 01.00 saatleri arasında gözükse de, hiçbir zaman programı saat 01.00’de bitirmedik. Biz programımızda Türkiye’nin en ucuz SMS servisini kullanıyoruz. Programın interaktif dediğimiz bölümünde, 3438 SMS servisine mesaj gönderirken insanlar bir bedel ödüyorlar. Bende onları kırmak istemiyorum, benden iyi yada kötü bir kelime duymaya ihtiyacı vardır diye, tüm mesajlara program akışı içinde yer veriyorum. Bu yüzden programı gece 03.30- 04.00’e kadar uzattığımı biliyorum. Belki de dinleyicilerim bu yüzden bana bu kadar bağlılar.

M.A: Gecelerin Efendisi’ni diğer programlardan farklı kılan nedir?

E.Ö.Y: Tamamen samimi olması. Normalde, gece yayınlanan radyo programlarında adam çıkar şiir okur, hikaye anlatır, sürekli bunalımdır. Ya da adam çıkar sürekli espri yapmaya çalışır. Gecelerin Efendisi böyle bir program değil. An oluyor kahkahalar atıyorsun, an oluyor gözyaşı dökebiliyorsun. Bunlar hep yaşadığımız şeyler. Dediğim gibi Türkiye’de anlık değişkenlerle, içinde ne zaman ne olacağının hiçbir zaman belli olmadığı tek radyo programı. İnteraktif,  dinleyicileriyle iç içe, samimi bir radyo programı.

M.A: Programlarında neden partner kullanıyorsun?

E.Ö.Y: Aslında programlarımda çok fazla partner kullanmıyorum. Uzun yıllarca hiç kullanmadım, hep tek başıma program yaptım. Son bir yıllık dönemde zaman zaman yanımda bana yardım eden arkadaşlarım bana partnerlik yapıyorlar. Bu radyoda çalışan herhangi bir arkadaşım olabiliyor. Şuanda ki yayında çekirge diye karakter olarak belirlediğimiz bir arkadaşım var o benim yayın asistanım. Amacım sadece ona bu işi en hatasız şekilde öğretebilmek. Benim bildiğim tecrübeyi ona aktarabilmek. Onun için onu yayında çok konuşturuyorum, mikrofonu ona çok teslim ediyorum. Çünkü yanında şuan ben varım ve bir şekilde yayını toparlarım. Bir gün bizler mikrofonun başından kalkacağız. Kendi bildiklerimi arkadaşlarıma aktarmaya çalışıyorum.

M.A: Programınızın beğenildiğini düşünüyor musunuz?

E.Ö.Y: Şuan da aldığımız tepkilere bakarsak, çok çok fazlasıyla beğeniliyoruz. Türkiye’de benim diye gezen birçok radyo kanalına ve radyo programcılarına taş çıkartacak kadar, beğenildiğimi düşünüyorum.

M.A: Efe Özgür Yıldırım yayın sonrasında neler yapıyor?

E.Ö.Y: Efe Özgür Yıldırım, yayın sonrasında burada ekibiyle birlikte çayını, kahvesini içiyor. Sonra çıkıyor şirketin arabasını otoparka bırakıyor, normal her insan gibi otobüse biniyor, evine gidiyor ve yatıyor. Eve gittiğimde zaten saat 06.00- 07.00 oluyor. Saat 14.00 gibi uyanıyorum. Bilgisayarımın başına oturuyorum. Elektronik postlarıma bakıyorum. Üye olduğum sitelere bakıyorum, normal insanlar gibi MSN Messenger’dar da arkadaşlarımla görüşüyorum. Akşam saat yaklaştığında da otobüse binip, radyoya geliyorum. Efe Özgür Yıldırım bu şekilde yaşıyor. Ara ara bir sanatçının albüm tanıtımı olursa, özel bir davet olursa onlara katılıyorum. Onun dışında ekstra bir şey yapmıyorum.

M.A: Aileniz radyoculuk yapmanıza sıcak baktı mı?

E.Ö.Y: Ben subay çocuğuyum. Babam hava kuvvetlerinden emekli. Babam için bu iş ilk zamanlar çok cazip gelmedi. ‘Ne olacak ki senden’ dedi bana. Babam daha Türkiye’de hiçbir özel radyo yokken askerliğinin yanı sıra, telsiz jeneratörüyle İstanbul’da Yedikule’de kaçak olarak yayın yapan bir adamdır. Belki de kıskandı o dönem, kendisi TRT’ye giremedi o dönem ama özel radyolar açıldı, oğlu yayın yapıyor diye düşündü herhalde. Babam biraz tepkili yaklaştı. Yıllarca inanmadı ama artık gurur duyuyor. Annem her zaman en büyük destekçimdi. Çünkü bu işe ilk başladığımda 3–5 sene ben bu işten kuruş kazanmadım. O dönemde de ulusal radyolarda çalışırken bile kuruş para almıyordum. Çünkü yaşım çok küçüktü, kimse beni kaale almıyordu. İnsanlar beni dinliyordu, tepkiler veriyorlardı ama radyo patronları bu şekilde düşünmüyordu.

M.A: Radyoculuk dışında, farklı hobileriniz var mı?

E.Ö.Y: Yazmayı çok seviyorum. Şiir yazıyorum, kitap yazıyorum. Kısmetse, yakın bir zamanda yayınlayacağımız bir kitabımız da var. Bir yayın evi bana bir teklif sundu. Benim adımı taşıyan bir kitap çıkarmak istediklerini söylediler. Benimde zaten böyle bir düşüncem vardı ama daha sonra yayın eviyle anlaşamadık. Kitabımda bir adamın şizofrenik bir aşkı var. Hayatında ki kadının peşinde ve hayatında yalnız olan bir adam. Fakat sanki sürekli yanında o kadını taşıyor, yaptığı her şey o kadın için. Çarşıya çıkıyor, hayalindeki o kadın için alışveriş yapıyor, onun için şiirler yazıyor. Onun o kadına olan aşkını anlatan bir kitap. Tamamıyla benim radyo programım gibi gelişiyor. Şuan da çok net bir tarih veremiyorum ama 2009 yılının Haziran ayına kadar yayınlamayı düşünüyorum. Bundan hiçbir gelir beklemiyorum muhtemelen de geliri bir vakfa bağışlayacağım.

M.A: İleriye dönük hedefleriniz var mı?

E.Ö.Y: Bu işte bir gün mikrofondan kalkarsam, yine bu işin içinde olmak istiyorum. Belki bir radyonun genel yayın yönetmeni, belki müzik direktörü ki geçmişimde bunlarda var yapmadım şeyler değil. Ama şuan da radyo programı ile aynı anda onları yürütmeyi istemiyorum. Mikrofonun başından kalkarsam, bu işin yönetim kadrosunda, artık bir eğitici olarak, bu işi öğrenmek isteyen insanlara yol gösterici olarak devam etmek istiyorum. Bu iş hayatımda her zaman kalacak.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol