MİLLİYET GAZETESİNDEKİ YILLARIM....
1960 ihtilali olmuş, vatandaş askeri baş tacı etmişti. Beyazıt Meydanı’nda devriye gezen tankları hatırlarım. Genç-yaşlı/erkek-kadın tanklara çıkıyor, askerlere sarılıyor ve yanaklarından öpüyordu.
Cağaloğlu-Babıali caddesinde oturuyorduk. Milliyet gazetesin de İstihbarat şefi rahmetli Faruk Demirtaş'ın adeta sağ koluydum. Ev ile gazete arası 100 mt. Molla Fenari sokakta Cağaloğlu kız sanat orta okulu bitişiği idi Milliyet binası. Henüz DOĞAN grubu satın almadan önce.1960-1970 yılları.
Haberlerimin %99 u fotoğraflı ve özel idi. Abi dediğim Faruk Demirtaş'a, her sabah ortalama 2 haber teslim ederdim. Milliyet gazetesinde siyah beyaz filim kullanırdık.
Faruk abi haberlerimi sadece okur, kağıda basılmış fotoğraflarıyla birlikte Hasan Pulur beye teslim ederdi. Hasan bey hem yazı işlerinden sorumlu, hem de OLAYLAR ve İNSANLAR köşesini hazırlardı. Bu köşede 200 ü aşkın haberim yayınlandı. Gazetenin normal sayfaların da çıkan haberlerim ise 10 yıl içinde 1500 ü geçiyordu.
Bugün, o günlerden kalma 2 haberi aktarıyorum.
Birinci haber Adnan PEKAK ile ilgili. Ses sanatçısı olan PEKAK’I özellikle bayanlar sıcak kanlı ve samimi olması nedeniyle çok severlerdi. Zeki Müren’den sonra, Müzeyyen Senar'ın yetiştirdiği talebelerdendi.
Dostluğumuz çok iyiyi idi. Bugünkü gençlik Adnan Pekak'ı tanımaz.
Adnan bey, Bergüzar Korel’in (hakim Feride Şadoğlu) babası, pek çok film çeken rahmetli Tanju Korel'in dayısıdır.
O tarihlerde; her çarşamba büyük gazinolar KADINLAR MATİNASI tertip ederdi. Sabahın köründe kadınlar, gazino önlerin de sıraya girerdi. Bu tip eğlenceleri kaçırmazdım. Bu matinelerin çoğunda kavga çıkardı. Kadınlar saç saça, baş başa dövüşürler bana da konu çıkardı.
Adnan Pekak bir gün, hafta arası Büyükçekmece sahilindeki plaja davet etti. O gün öğleye kadar yüzdük. Yemek için plaj restoranına giderken çevremizi genç bayanlar çevirdi. Fotoğraf ve imza istiyorlardı. Tek mayodan başka yanında ve üstünde bir şey yoktu. Durumu açıklamasına rağmen bayanlar ısrar ediyordu. Dayanamadı Adnan Pekak, -"Rahat bırakın beni artık " dedi. İşte o anda bayanlardan biri mayonun lastiğine öyle bir asıldı ki mayo 3 parça oldu ve Adnan Pekak çırılçıplak kaldı... 4 Ağustos 1966 perşenbe. Milliyet gazetesinin 1 nci sayfasında haber oldu.
Gelelim 2 nci habere. Bugünkü Sirkeci Tren Garının bitişiğinde gazino vardı. Şu anda, buraya cami yapıldı. Sadece pazar günleri matine yapardı. Sabah saat 08.00 de eğlence başlar, 2 saatte bir salon boşaltılarak yeni müşteriler girerdi. Biletle girilen bu matinede bilet 1 TL idi.
Müşterilerin %100 çarşı iznine çıkan askerlerdi.
Sahneye 4 genç bayan sıra ile çıkar, pikapda çalan müzik eşliğinde soyunurdu. Sütyen dahil çıkartılırdı. Sadece bikininin altı kalırdı.
İşin Türkçesi göğüs şov yapılırdı ve çıplak durum sadece 2 dakika sürerdi. Program biterdi.
Her hafta gelen erler bunu bildiklerinden 3-4 bilet alır, akşama kadar salondan ayrılmazlardı. Bu haber de 1 kasım 1967 Milliyet sayfa 3 de yayınlanmıştı.
Şimdi gelelim esas konuya, Cağaloğlu'ndan Kadıköy'e taşındık. oradan da 1990 lı yıllarda Silivri ye geldim.
İş arıyordum. Hürbakış da Cüzi bir para ile sigortasız iş buldum. Şükran Eser, ben ve bir de üniversite öğrencisi genç bir kız vardı. Gazetenin genel yayın yönetmeni de Yavuz Kaynarca...
Yavuz Kaynarca ile halen sık olmasa da görüşüyoruz. Tülay Kaynarca ile en az 10 yıl haberlere beraber gitmişliğimiz var. Ne zaman ki siyasete atıldı o günden bu yana irtibat koptu. Hiç görüşmedik. Çevresini pek çok dalkavuk sardı. İşte bunların arasında olmamak için görüşme imkanı doğmadı. Sadece 1 defa oğlum hastaneye kalktı. Göztepe SSK ya. hastalığı tespit edilemiyordu.Yavuz beyden yardım istedim.Yavuz bey Tülay hanıma o da özel kalemine aktarmış. İlgisine teşekkür ederim.
Gelelim son cümleye. Hürbakış'ın Gn.Yayın Müdürü Yavuz Kaynarca. Şükran Eser'e telefon etmiş. Özcan beyin işine son veriyorum. Gazetede pek çok kişiyi çıkarttık. Ekonomik durum. Gazetecilikte hiç başarılı zaten olmadı. Kendisine hizmetleri için teşekkür ederim... Hayat devam ediyor...
Özcan BÜYÜKOĞLU