Silivri Facebook
banner88

SİLİVRİ'DE BOĞLUCA KAOSU

Selimpaşa’da yaşanan ise tam bir faciaya dönüştü. 200’e yakın araç sel suları ile denize sürüklenirken, maalesef can kaybı da yaşandı. Bir ilçeye 1 yılda yağması gereken yağmurun 3 saatte yağdığını göz önüne alırsanız durumun ne kadar vahim olduğu zaten kendiliğinden ortaya çıkar. Silivri’de 170  ila 220 kg. yağışın düştüğü söyleniyor. 1984’ten beri 4 kez sel baskınına maruz kalan ilçemizde bu güne kadar böyle bir felaket görülmemişti.
Şimdi bu kadar yoğun yağış aldıktan  sonra sel felaketi ile karşı karşıya kalan ve her şeyini yitiren esnafımızın durumundan “  kim sorumlu ? “ sorusu akla geliyor  hemen. Bu konu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın “ Silivri’deki sorumlu CHP’dir “ açıklamasının ardından sonra gündemde yerini aldı ve önümüzdeki günlerde almaya da devam edecek.
İsterseniz geriye dönerek şöyle bir analiz yapalım. Daha önce bu kadar yoğunlukta yağmur yağmamasına rağmen çarşıda ki iş yerleri, pasajlar , Tuzla Deresi’nin bulunduğu alan ve Boğluca Deresi yine sular altında kalıyordu. Geçtiğimiz üç selden çok daha fazla yağmur düşmesine karşın Silivri Çarşı Meyda’nın da ve Tuzla Deresi’nde beklenen felaket yaşanmazken  Boğluca Deresi civarı tarihinde hiç görmediği bir felaket ile karşılaştı.
BELEDİYE, ALT YAPI VE DSİ
Silivri’de geçtiğimiz yıllardan daha fazla yağış olmasına karşın merkezde büyük bir sıkıntının yaşanmamasının sebebi bence alt yapı çalışmalarıydı. Gerçi bazı büyüklerimiz “ Bu güne kadar benim dükkanıma hiç su girmemişti , bu yağmurda su girdi , nasıl bir alt yapı yapıldı “ dese de, ben bu görüşe katılmıyorum. Eğer geçtiğimiz dönem  yapılan alt yapı olmasaydı Silivri Çarşı’sında ki esnafımız da bu felaketten nasibini çok büyük ölçüde alırdı. Ayrıca her sel baskınında taşan ve çevreye en büyük zarar veren Tuzla Deresi’de bu kadar yoğun yağışa rağmen taşmadı. Bu bölgede oturan ve geçtiğimiz sel felaketlerinde korkunç zararlara uğrayan vatandaşlar ve iş yerleri bu felaketi küçük hasarlarla atlattılar. Bunda da hiç kuşkusuz en büyük pay DSİ ve Silivri Belediyesi’nin. Her iki kurumunda ortaklaşa yaptığı çalışma sonrası Tuzla Deresi yatağında gerekli tedbirler alınmış ve vatandaşların mağduriyeti giderilmişti.
BOĞLUCA’DA SİYASET YAPILDI
Her konuda olduğu gibi aklın ve mantığın önüne diğer unsurlar geldiği zarar telafisi mümkün olmayan zararlarla karşı karşıya kalıyoruz.  İşte bu gün Boğluca Deresi’nde yaşanan facianın ve rezaletin tek nedeni budur. Aklın ve mantığın önüne maalesef bazılarının siyasi emelleri ve şahsi çıkarları geçince bu tablo ortaya çıkmıştır.
Büyükşehir Belediyesi Boğluca sorununu çözme adına yaklaşık 2005’in rakamıyla 50 trilyonluk bir proje yapmıştı. Bu projeye göre derenin sağındaki ve solundaki binalar istimlak edilecek , dere koruma bandı 25 metreye çıkarılacak ve bu bantta yeşillendirilip, yürüyüş yolları yapılacaktı. Silivri belediyesinin bütçesinin 10 trilyonlarda olduğu o yıllarda Silivri için  50 trilyonluk böyle bir proje bir nimetken bazıları bunu engelleme adına her türlü yola baş vurdu.
“Bunlar kim ? “ diyeceksiniz hemen doğal olarak. Bu arkadaşlarımız maalesef şimdiki felakette mağdur olan üç önemli esnaf. Birisi kuyumcu, birisi beyaz eşya bayii, bir diğeri de tüp bayii.  Bu üç esnaf arkadaşımız özellikle CHP’yi de arkalarına alarak CHP İlçe Binası’nda yaptıkları toplantılar ile oradaki esnafı ve halkı bu projeye karşı örgütlediler. CHP’li bir avukat ile konuyu yargıya taşıdılar. Bu üç arkadaşımızın köşe başlarındaki değerli dükkanları gidecek diye bir çok insanın kanına girerek onları da zehirlediler. CHP’de sırf siyasi rant adına bu önemli projeye engel olmak için her şeyini ortaya koydu. Evet CHP ve bu arkadaşlarımızın mücadelesi o günkü şartlarda onların zaferi ile sonuçlandı belki. Mahkeme açılan dava neticesinde bilirkişinin verdiği “ 7 metre koruma bandı yeterlidir “ raporu doğrultusunda yürütmeyi durdurma kararı vererek projenin önünü yasal olarak kesmiş oldu.
Felaket sonrası İSKİ’nin öngördüğü “ Koruma bandı 25 metre olmalı “ tespitinin ne kadar doğru olduğu bir kez daha yaşanarak  ispatlanırken,  olan gariban esnafa ve vatandaşa oldu. 
CHP SİYASETEN SORUMLU
Hiç kimse bu işin sorumluluğunu Ak Parti veya Kadir Topbaş’a yıkmaya kalkmasın. CHP’liler her fırsatta “ Silivri bizim kalemiz “ diyorlardı. Kalelerini geri aldılar. Ak Parti Silivri’de 5 yıl iktidarda kaldı. Geriye dönüp baktığımız da derenin kenarlarına hatta içine bina yaptıran yönetimlerin kim olduğu belli. Derenin ağzındaki tarihi Mimarsinan Köprüsü’nün yapılan inşaatlar ile kapanmasına sebep olanlar belli. Bu binalara ruhsat verenler belli. 2007 yılında derenin ıslahı gündeme geldiğinde  vatandaşı bilinçlendirme , vatandaşın haklarını arama yerine vatandaşın bu gün mağdur olmasına sebep olanlar belli. Siyaseten bu işin sorumlusu aranıyorsa bunun adresi her yoldan CHP’ye çıkar.
 O günlerde bu projeyi durdurmak için mücadele verenler bu gün CHP’nin en üst noktalarında. Buna rağmen CHP İl Başkanı TV’lere çıkarak sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor. Bunu nasıl başaracak merak ediyorum. Önüne konu ile ilgili dosyalar, mahkeme tutanakları, basın bültenleri, geçmişte buralara izin verenlerin imzaları konulunca ne diyecek? İşte bunlardan bir tanesini ben sunayım da belki o gün yaşananlara biraz ışık tutmuş olurum.   İşte o günlerde yaşanan tartışmalarda CHP’nin sergilediği tavrı daha açık ortaya koyma adına size bir örnek. O günün Cumhuriyet Halk Partisi Silivri İlçe Başkanı Mümin Tuğlu parti binasında yaptığı basın toplantısında konu ile ilgili şunları söylüyor “Boğluca Deresi etrafında olan dükkân sahiplerine ve ev sahiplerine bir yazı gitti. Deniyor ki. ‘ İSKİ burada çalışma yapıyor. Bu bölge sağlıklı ve güvenli değil. 7 metre yerin dibine girilecek. Sonuçta altında çamur ve su var. O nedenle dere kenarındaki binaların bu çalışmadan dolayı ve deprem risk de var bu bölgede bundan dolayı bu binaların yıkılma riski var.’ Herkes belediye ye davet edildi. Bende oradaydım. Orada dükkân ve ev sahipleri konuşuldu. Belediye Başkanı bangır, bangır bağırıyor. Ben İSKİ ve İGDAŞ’ın yaptığı çalışmaların sorumluluğunu üstüme alamam.” Sanki kendisi sorumlu olacakmış gibi bir tavır içine giriyor. Son gelinen noktada gelişmelerin öyle olmadığını görüyoruz. Oradaki evlerin ve dükkânların boşaltılma nedeni bu İSKİ çalışmasından değil. O ayrı bir karar. Büyükşehir Belediyesi’nin ayrı bir kararı.  Kendisinin ve Silivri Belediye yöneticilerinin geliştirdiği. Sanki her işimiz hallettik. Orasını yıkacaklar. Orasını açacaklar. Dere ıslah edilecek. Orada Gondollarla sadabat eğlenceleri başlayacak. Gondollara binip sandallarla Belediye konutlarına gideceğiz. Orasını yıkacaklar doğru ama Büyükşehir Belediyesi İstimlâk Daire Başkanlığı kamulaştıracak. Onlarda burada ayrı bir düzenleme yapacak orada. Biz Belediye Başkanına nasıl güveneceğiz. Belediye Başkanı diyor ki orada İSKİ’nin çalışması var. ‘Deprem var o nedenle yıkılmak zorunda.’ Diyor. Bir de bakıyorsunuz ki her türlü çalışmalar devam ediyor. Meğerse yıkmaya kararlılar. Ve orada bir para da var. Orada her bir vatandaşa da ayrı bir suflörlük yapılıyor. Belediye Başkanı her ayrı bir vatandaşın kulağına fısıldayarak  ‘Aman ha sesini çıkarma ileride burada dükkânlar yapacağız. Sana oradan büfe veririm.’ diye böyle halkı kandırarak politika yapılmaz. Burada asıl amaç İSKİ değil başka bir şey değil. O zaman Belediye Başkanı çıkar ortaya halkın karşısına gerçekleri söyler orada. Şeffaflık öyle afişlerde olmuyor. Tabela kirliliği yaparak olmuyor. Eğer bir şey varsa çıkarsın karşısına her şeyi dürüstçe anlatısın. Ama Başkanın dürüstlüğü bu şekilde oluyor herhalde. Ne söylüyorsan arkasında duracaksın niye yalan söylüyorsun ki, niçin insanları korkutuyorsun? “

BAKALIM HESABI NASI VERECEKLER ?
Bu projeyi engelleyip halkı mağdur edenler yaşanan bu vahim olaylar karşısında bakalım nasıl hesap verecek. İSKİ’nin bu konu da dava açması gündem de. Tabiî ki zarara uğrayan vatandaşlara ödemeyi yapan hükümet projenin ertelenmesine neden olan kişi ve kurumlar hakkında da zarar olarak ödediği parayı geri alması söz konusu olacak. Evet burada birileri hesabı yüklü verecek . Sonuçta 3 yıl önce yapılması planlanan proje gerçekleşmiş olsaydı bunları konuşuyor olmayacaktık. En büyük tesellimiz Boğluca’da can kaybı olmaması. Bölgede mağdur olan vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun diyor, Allah’tan bir daha böyle acılar yaşatmamasını temenni ediyorum.

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol