Silivri Facebook
banner88

30 yıl birbirlerinin elini tutarak, hiç bırakmadan uyumak...

Kızım görmüş, anlattı, zaten o kadar çok yorum yapıldı, yazıldı, çizildi ki, görmüş kadar  oldum. Hem zaten hayatın içinde de Alper misali o kadar çok ıssız adam gördüm ki….

Biz neyse de, yeni nesil için gerçekten üzülüyorum.

30 küsur yıl önce, bir akşamüstü; yengemlerin evindeyiz, erkek kardeşlerinden biri nişanlanacak, evde bir telaş, bir telaş, bayılırdım yengemin kalabalık ailesine….

5 erkek, bir kız kardeş, yengem çok kıymetliydi, tek kız evlat olarak, çok da saygı görürdü. Aile ataerkil görüntüsü altında son derece anaerkil bir aileydi. Cevayranım (Cevahir Hanım) tipik bir Arnavut kadını evin esas reisiydi, şiveli konuşmasına bayılırdım.

Her neyse biz o geceye dönelim, evdeki heyecanlı koşuşturmaca arasında nedense damat adayı Rüştü ağabey’in gömleğinin son ütüsünü yapmak bana kalmıştı. Ben de onlarla gelin evine gidecektim.

O geceden hatırladığım bir başka nokta ise gelin adayının ne kadar genç ve güzel olduğuydu, açık kumral, renkli gözler, incecik, uzun boylu ve son derece zarifti Esen.

Evlendiler, birbirinden güzel iki çocukları ve dünya şirini bir torunları var. 

Evlendiklerinden kısa bir süre sonra, ailelerde bazen olduğu gibi büyüklerin küsüşmesi sonucu çocuklar da kopar ya, uzun bir süre görüşmedik yengemlerle, gerçi haber alıyorduk ama, işte o kadar…

Kısa bir süre önce ben barış çubuğunu yaktım, rahmetli annemin hastalığı da bu barışı pekiştirdi (annemi çok severlerdi ve fırsat buldukça görüşürlerdi).

Bayramda yengemi aradım, gayet neşeli, Rüştü ağabeylerle beraberlermiş….sohbet ettik.

3 gün sonra Berlin’den amcam aradı, yengemin kardeşinin vefat ettiğini söyledi, tam anlayamamış hangisi, birisi ağır ameliyatlar geçirmişti, isim benzerliği, biri Hurşit,  biri Rüştü.

Hasta olan zannettik, değilmiş; Ailenin neşe kaynağı, sürprizlerle dolu, şakacı, sanatçı kardeş Rüştü ağabeymiş. 66 yaşında, sevgi dolu bir ailede bir ailede büyük şok, bir anda beyin kanaması.

Ben cenazeye yetişemedim.

Ama hemen ertesi gün gittim, önce yengeme, sonra yengemle Esen’e.

O güzel Esen 2 çocuk 1 toruna rağmen hiç değişmemiş, hüzünlü ama çok asil ve zarif.

Hiç değişmemişsin Esen dedim.

İşte o zaman gözyaşları süzülmeye başladı ve biz birbirimize çok iyi baktık Nevin, çok sevdik birbirimizi dedi ve sustu.

Sonra beni yatak odasına götürdü, bak sana ne göstereceğim hatırlayacak mısın dedi, 2 küçük bir örnek vazo ben almışım, ve 30 yıllık evlilik süresince saklamış.

Bu kez ben ağlamaya başladım ve bana dedi ki;

Nevin biz 30 yıl boyunca hep el ele uyuduk, sağ elimi hiç bırakmadı…………

Ne mutlu sana dedim, ne mutlu… Taziyede bu söylenir mi? Ama öyle ne mutlu.

Dönüşte araba kullanırken göz yaşlarım hiç durmadı, 30 yıl el ele uyumak……….. yüreğim acıdı.

Bir de bugünkü ilişkileri düşündüm, ıssız adamları; seçenek bolluğu içinde, korkakları, sorumluluktan kaçanları, her şeyden kendinden dahi kaçanları…

Ve gençlerin yalnızlığa sürüklenişlerini….

Hoşça kalın, sevgiyle kalın, ıssız adamları hayatınıza sokmayın…………..

****Bu arada Silivri’de  1 adet bile sinema olmaması da Silivri’nin utancıdır. Bu kadar gelişme oluyor, ben ütopik düşüncelerle Silivri’de kadın istihdam edecek yatırımcı umuyorum, evet kültür-sanat merkezi olacak vs ama koskoca Silivri’de sinema yok. Bu ne demek? Sonra gençleri kötü alışkanlıklardan koruyalım, spora sanata yönlendirelim, tiyatro niye yok diye sorgularken sinemalar da kapandı. Her şey bu kadar mı maddi, hadi 4 salon olmasın bir tane de mi olmaz?
Gerçekten bu utanca kim ne cevap verecek merak ediyorum.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol