Silivri Facebook
banner88

Bakalım Siz de Benim Kadar Hoşgörülü müsünüz?
 
 
Köşenize misafir olduğum ilk yazımda hiçbir iddiam olmadığını yazdığımı hatırlıyorum. Yani bir başöğretmen gibi,  okuru belli konularda bilgilendirmek, mesaj vermek, toplum mühendisi olmak gibi kaygılarım yok.
 
Engin tecrübelerim kendime kalsın, ben sizlerle sadece hoşça vakit geçirebileceğimiz sohbetleri paylaşmak istiyorum.
 
Yerel basının yanı sıra ulusal basını da takip ediyorsanız göreceksiniz...
Gazetenin genel yayın yönetmenleri vardır, başyazarları vardır, ekonomi, hukuk, diplomasi, askeri, dini yazılar yazan yazarları, yolsuzlukların amansız takipçileri, mizah yazarları, 3. sayfa muhabirleri, dış temsilcilikler, taşra muhabirleri, spor yazarları, cemiyet habercileri, yemek tarifleri yazanları, karikatüristler, astrologlar, tv yorumcuları, eleştirmenler, ciddi yazılar, makaleler, dedikodu köşeleri, kadın-erkek ilişkileri, sağlık yazıları, diyetisyenler, aşk hayatlarını anlatanlar....
liste uzar da uzar.
 
İsteyen de istediğini okur.... beğendiği olur, beğenmediği olur... Okura saygımız sonsuz....
 
Siz hiç öpücük ağacı altında sevgilim dediği kocasıyla öpüşmelerini anlatan, kızı Alya'nın ateşinin çok yükseldiğinden ve annelik içgüdüsünden, kendi mami'sinin hayatından kesitler yazan Ayşe Arman'ı okudunuz mu?
 
Ya "penis" yazarı olarak anılan, aynı zamanda genel yayın yönetmeni olarak gayet başarılı olan, son derece ciddi gündem yazıları yazan, ama yazılarında sık sık karısı Rana'nın maceralarını ve sevgili oğlu ile ilgili gelişmeleri veya endişelerini dile getirirken "life style" yazılarında şarap, kitap, restaurant v.b. tanıtan Serdar Turgut'u?
 
Ya Ayşe Özyılmazel'in arkadaşları ile kız-kıza maceralarını, babasının "azgın teke sendromu" olarak adlandırılan yeni aşkı uğruna kızlarının annesini terk etmesi üzerine yazdıklarını, yeni bir aşka yelken açtığını anlatan yazısını?
 
İclal Aydın'ın set çalışmalarını, sete gidip gelirken yaşadığı trafik sorunlarını, kızına zorla içirdiği yoğurt çorbasının kusmuğa dönüşmüş halini, kendisiyle dalga geçebilmesini, gerginliğini, yorgunluğunu çok insani duygular olarak yazıya döktüklerini okudunuz mu?
 
Elif Aktuğ'un "Lucca'da aşk üzerine sohbetler" 'ini?
 
Ya Yankı Yazgan'ın en son okuduğum "Tahammül edemem aykırı olana" başlıklı yazısını?
Tavsiye ederim okuyun, iyi gelir.
 
Çalıştığım dönemlerde işim gereği tüm gazeteleri taramak zorundaydım, alışkanlık oldu, hala günde 4 gazete okuyorum. Interneti tarıyorum. Niye 4 gazete diye soruyorlar, haberler hep aynı zaten TV'ler döne döne veriyorlar, internet de var.
 
Yok, gazete okumanın ayrı bir tadı var, bir de benim tutkunu olduğum köşe yazarlarım var, sırf bu yüzden gazete çeşitliliği artıyor. Tiryakisi olunca peşinden gidiyorsun...
 
Mesela şimdi, Emin Çölaşan'ı ve yazılarını özlüyorum, heyecanla onu transfer edebilecek cesarette medya patronu çıkacak mı diye bekliyorum.
 
Engin Ardıç gençlik yıllarımdan beri favori yazarımdır, tüm kitaplarını okudum, şimdi de yıllık izninin bir bölümünü kullandığı zamanlar, daha kaç gün kaldı yazmasına diye bekliyorum.
 
Bekir Coşkun, Selahattin Duman, Tuğçe Baran, Ahmet Hakan, Güler Kömürcü, Ruhat Mengi, Hıncal Uluç, Sevim Gözay, Oray Eğin, Burhan Ayeri, Ali Saydam, Tufan Türenç, Yılmaz Özdil, Pakize Suda, Yiğit Bulut, Reha Muhtar, Mustafa Mutlu, Can Ataklı..............liste uzar gider...
 
Hah şimdi sakın sazan gibi atlamayın, vay sen kendini bu yazarlarla bir mi tutuyorsun diye, naçizane tavsiyem ilk yazımı ya da bu yazının ilk satırlarını okuyun.
 
Ya da daha iyisi yazıları okurken tamamını okuyun, sadece okur yorumları üzerinden yorum yapmayın, satır aralarını atlamazsanız konuya daha hakim olursunuz, eleştirileriniz de daha yapıcı ve yönlendirici olur.
 
Ülke hayli zor günler geçiriyor, dünya kaynıyor, ekonomi çok iyi gidiyor deniliyor, öyleyse 21. yüzyılda T.C. Başbakanı neden vali ve kaymakamlarına fakirlere bedava soba ve kömür dağıtma talimatını veriyor ve de böylelikle Türkiye'nin uçacağını söylüyor? Nereye uçacaksa? Elimizden uçtuğu kesin de yakalayabilir miyiz? Şüpheliyim.
 
Herneyse demem o ki, canımı sıkan çok şey var zaten ülkenin bulunduğu ortamdan dolayı ve bunları da istersem çok güzel gündemler halinde yazarım, ama istemiyorum, içim sıkılıyor, kahroluyorum.
 
Bu köşe benim nefes alma alanım, istiyorum ki, biribirimizi tanıyalım, empati kuralım, yaşamın ağır yükünden kısacık bir köşe misafirliği süresince uzaklaşalım, hayat siyah-beyaz'dan ibaret değil, başka renkler de var, başka yazılar da...Zaman zaman sohbet arası vermek, hayata gülümseyerek bakabilmek de gerek...
 
Değişim, olumlu bir şekilde değişmekte, gelişmekte, yeni yılda daha büyük yeniliklerle de karşılaşacaksınız, hazmetmeye çalışın. Nazar etmeyin ne olur, çalışın sizin de olur  !!!!
 
Ha bu arada, bakın ben takma adla, ya da rumuzla değil, kendi adımla yazıyorum, aslanlar gibi resmim de var, siz niye rumuzlarınızla benim hoşgörülü olduğumu umarak yorum yapıyorsunuz? Yapın yorumlarınızı mertçe, kendi gerçek kimliğinizle, tartışalım, tanışalım. Korkmayın gerçekten yapıcı olduğu ve hakaret içermediği, kişilik haklarıma dokunmadığı sürece eleştiriye açık ve hoşgörülüyüm. Isırmam !!!...
 
2008 KUTLU OLSUN, KALIN SAĞLICAKLA...................
MUTLU YILLAR.............
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol