Batının Ahlaksızlıkları, Doğunun Kurnazlıkları

 

10.uncu Yıl Marşı'nın yazıldığı, cumhuriyetimizin 10.uncu yılından sonra yurdu saran demir ağlar kaderine terkedilmişlerdi. Yollar vızır, vızır kamyon ve tırlar la dolu, trafik canavarı, terörle yarışıyordu.

 

Sonra Erdoğan hükümeti, demiryollarına da el attı. Kadrolaşmanın tipik göstergesi olarak, TCDD Genel Müdürlüğü'ne İETT eski genel müdür yardımcısı Süleyman Karaman getirildi.

 

Hızlandırılmış tren projesi acilen hayata geçirildi; devre dışı bırakılan ehil kadroların yerine alınan yandaşlar, hiçbir bakım yapılmamış raylar veee ilk kaza 22.07.2004 tarihinde İstanbul - Ankara seferinde meydana geldi, 36 ölü, 74 yaralı, 11.08.2004'de ise Kocaeli-Tavşancıl'da, yine 2 tren bu kez kafa kafaya çarpıştı, 8 ölü, 89 yaralı.

 

3.üncü kaza ise Pazar sabaha karşı Kütahya - Afyon arasında devrildi, 9 ölü, 30 yaralı.

 

Tam ben bu yazıyı yazarken, içimden de inşallah sonuncu olur diye geçirirken, TV'da alt yazı geçiyordu, Zonguldak'ta tren kazası, Allah’tan şimdilik ölü-yaralı yok.

 

Ve bu ehil olmayan görevliler, sorumlular, hiç yüzleri kızarmadan, istifleri bozulmadan TV'lere çıkıp açıklama yapıp, demeçler veriyor, basınla röportaj yapabiliyorlar.

 

Ahlaksız Batı'da buna benzer bir kazada (ki orada böyle kazalar olmaz, çünkü bu yaşananlar kaza değil cinayet) Ulaştırma Bakanı, Sorumlu Genel Müdür derhal istifa ederler, etmezler ise görevden alınırlar, hatta Japonya'da harakiri bile yaparlar.

 

Ama bizim dini bütün, türbana kilitlenmiş, ahlaklı ülkemizde bu insanlar ölüleri kelle olarak görüp, kendileri pişmiş kelle gibi sırıtarak görevlerine devam ederler.

 

Batı'da ise hızlı trenler, 200 km hızla gidebilen trenler, en güvenli ulaşım araçlarından biridir. Daha doğrusu batıda din sömürüsü bilimin önüne geçmediğinden ve yine Batı'da insan hayatının gerçek değeri olduğundan bu kazalara meydan verilmez.

 

Sayın Başbakan'ın bu Batı'nın bilim ve kültürünü almadık, ahlaksızlığını aldık lafına acaip taktım.

 

Tabii vakti zamanında matbaa makinesini de şeytan işi diye almadığımızdan ilerlememiz bir kaç yüzyıl gecikti!!! Biz ahlaklıyız ya, Batı bizim ahlakımızı bozmasın.

 

AK Parti'nin en büyük iddialarından ve hedeflerinden birincisi!!! AB'ne girmek..

 

Avrupa Birliği her ne kadar bangır, bangır giremezsiniz, almayız dedikçe Sayın Başbakan gireceğiz almalısınız diyor. Peki bu nasıl bir çelişki? Madem Batı bu kadar ahlaksız biz niye girmek istiyoruz?

 

Tabii ki bu işin esprisi…

 

Oysa kendilerinin de çok iyi bildiği gibi bugün Sayın Gül'ün Cumhurbaşkanı, Sayın Erdoğan'ın Başbakan olabilmesi Batı'dan alınan Demokrasi sayesindedir.

 

Dünya müthiş bir ekonomik krizin eşiğinde, ABD'deki resesyon, Asya piyasalarını alt üst etmiş, İMKB tepetaklak, güneydoğu'daki operasyonlar da gündemden düşmüş, esnaf kan ağlamakta, çeteler oluşmuş, o damardan girileceği söylenip de girilemeyen hortumlar sadece cep değiştirmiş, dokunulmazlıklar aynen yerinde dururken, güzelim vatanımızın tek sorunu "türban"'a kilitlenmiş durumda.

 

Bu; türbanlıya da türbansıza da haksızlık ve de yazık!

 

Ayrıca bu erkek egemen toplumda kadının kafasını örten türban sorununa neden bu erkekler bu kadar fedakarca, cansiperane kafa yoruyor acaba? onu da anlayabilmiş değilim. Kadın-erkek eşitliğinin geçerli olduğu laik cumhuriyetimizin kadınları nerede, bırakın çözümü kadınlar bulsun, kendi sorunlarını çözebilecek kapasiteye sahipler, bunun için bu kadar erkeğin debelenmesine gerek yok.

 

Ben yasakçı, sansürcü zihniyete tamamen karşıyım, ama Atatürk'ün emaneti olan laik T.C.'de benim saçıma başıma karışılmasına da izin vermem.....

 

Neyse bu konu yaz, yaz bitmez, bir dahaki yazımda yasaklara değineceğim, türbana özgürlük derken aba altında sopa göstererek, şark kurnazlığına tam bir örnek  olacak; sigara yasağını geçirirken araya içki yasağını ve TV'lere sansürü getiren yasakçı zihniyet hakkında da gelecek sefer yazarım.

 

Yerel seçimler yaklaşırken bu pilav daha çoook su kaldırır.....

 

Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın, sağlıcakla kalın....................