Silivri Facebook
banner88

Benim yalnız ve güzel, tutku içinde sevdiğim ülkem

Umarım bu durum Silivrililerin bakış açılarının sadece Silivri ile sınırlandığı anlamına gelmez... Belki de Türkiye ve başka ülkelerle ilgili haberleri televizyonlardan veya başka yayınlardan izledikleridir bunun nedeni, yani bildikleri haberleri yeniden okumak istemeyebilirler... Yerel gazeteler belki de bunun için vardır, yani yerel dedikoduları okumak için... bildik tanıdık insanlar hakkında bilgilenmek için... dün kahvede tavla oynadığın arkadaşının, ertesi gün ne yaptığı belki de kişiyi daha fazla cezbetmekte... 

Bunları yazmamın nedeni ise Silivrili bir dosttan ısrarla aldığım mektuplardır... Arkadaşım diyor ki, Silivri ile ilgili yazarsan daha çok okunursun... gerçi benim çok okunmak gibi bir derdim yok ama arkadaşımın ilgisini saygıyla karşılıyorum…ben uzakta yaşıyorum, Silivri’de yaşananlardan bi haberim... aslında benim bütün derdim, burada yaşadığım ilginç olayları yazmak, farklı insanları tanıtmak, sizleri bambaşka bir dünyaya götürmek...

Başka bir kültür içinde yaşamanın, insanın ufkunu genişlettiği inancındayım... Başka bir dili konuşmak, başka türlü düşünmeyi gerektiriyor.. başka değerler de olduğunun farkına varıyor kişi... Hele uzaktan ülkesine bakınca insan, içinde yaşayanların gördüklerinden daha başka ayrıntıları görebiliyor... Bu bağlamda düşünürsek, sizlere ilginç veya farklı gelebilecek hikayeler okuyabilirsiniz belki burada diyorum... ama dedim ya, çok okunmak değil amacım… benim için önemli olan,  bir kişi bile olsa fikirlerimi paylaşabileceğim dostlarımın olduğunu bilmek... Bu  satırlar arkadaşıma yanıt olarak yazıldı, okursa beni anlayacak sanırım... 
........................................

2 hafta önce bir tiyatroya gittim... Viyana’nın güzel bir sahnesinde oynanıyor oyun... Oyunun adı, „Çocuk neden Polenta’da pişiyor“ Polenta nedir diye soranlarınız olursa, önce onu açıklayayım.., Polenta mısır unu ve suyla yapılan bir Italyan yemeği... Bulamaç gibi bir şey, bizim Karadenizde de benzeri yapılıyor...

Oyunun hikayesi  modern batıya göçmüs bir romanyalı aile etrafında dönmekte... Ailenin küçük kızı,  sürekli annesinin ölüp onları yalnız bırakacağından korkmakta ve ablası ona korkunç hikayeler anlatarak  bu korkusunu unutmasını sağlamakta... Ama çocuk sonunda bu hikayeleri aratmayacak olayların içine girmiş bulmakta kendini...

Bu yöntem bana Türkiye’de ve aslında tüm kapitalist ülkelerde uygulanan halkı uyutma oyununu hatırlatmakta... başımıza bir iş geldiğinde, bize öyle şeyler anlatıyorlar ki, esas derdimizi unutup başka yerlere kanalize oluyoruz ve de tepede bizi yönetenler,  biz başka tarafa bakarken işlerini hallediveriyorlar... Her daim yeni hikayelerle bize oyalanacak gündemler yaratmakta çok ustalar ve bizler onlara inanmakla hala aynı çocuk saflığımızı koruyoruz... aklımız başımıza geldiğinde ise, iş işten çoktan geçmiş oluyor...
 
Bu kısa yorumdan sonra, tekrar oyunumuza dönelim... Ben size oyunun yönetmeninden de bahsetmek istiyorum... Genç bir kadın, adı Aslı Kışlal... Onunla gurur duyacağımız kadar başarılı ve adından söz ettiriyor  burada… Henüz 20 yaşında, genç bir kızken  buralara gelmiş, burada sosyoloji okumuş, tiyatrolarda rol almış ve de bugün, Viyana’da çok başarılı bir tiyatro grubunun başında şahane olaylara imza atmakta ve Avusturya’da ödüller almakta… İnanıyorum ki, onun adını kısa bir süre sonra sizler de oralarda duyacaksınız…

Böyle diyorum ama, maalesef  Türkiye’nin gündemini böyle güzel ve gerçek sanatı temsil eden olaylar pek işgal etmemekte… Sanatının dışında herşeyiyle ortaya çıkanları baştacı etmekteyiz… Acaba bu da mı bize anlatılan hikayelerin bir sonucu?

Nuri Bilge Ceylan, “ Üç Maymun “ adlı filmiyle 61. Cannes Film Festivalinde, en büyük ödül olan “En İyi Yönetmen” ödülünü aldı, doğru düzgün haberi bile yapılmadı… ödül töreni esnasında söylediği bir cümle ile bu ödülü ülkesine adadı : "Benim yalnız ve güzel, tutku içinde sevdiğim ülkeme" 

Gazetemiz yazarlarından  sevgili Lerzan Öke’yi de burada selamlıyorum… Lerzan Öke’nin, seramik sanatına yenilikler getirmiş, yurt içinde ve dışında ödüller almış, başarılı bir seramik sanatçısı olduğunu aramızda kaç kişi biliyor acaba?…

Biz çok mu vefasızız sanatçılarımıza karşı?  Yoksa gerçek sanattan anlamayacak ve de tüm hikayelere inanacak kadar cahil mi bırakıldık bilinçli olarak yıllardır?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol