Silivri Facebook

Delidir Ne Yazsa Yeridir

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;
Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;
Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;
Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.
Ömer Hayyam

İnsan doğdugunda çırılçıplaktır... hem vücudu, hem ruhu, hem kalbi, hem aklı… doğum, yeni bir pencere misalidir ve tüm insanlık aynı pencereden bakar ilk defa hayata… aslında tüm canlıların aynı anda baktığı tek penceredir bu… insan, kedi, köpek, tavşan, kuş, aslan, eşek, deve, inek, koyun… ne olduğun hiç farketmez… o kapıdan ilk çıktığında çırılçıplaksındır…

Belki bedenimiz dışsal olarak çıplaktır ama içsel olarak bir sürü şeylerle dolu olarak da doğarız… Genlerimize işleyen içgüdülerimizdir bunlar… bunların arasında en temel olanı ise yaşama isteğidir… Ve daha sonra doğa şartlarına uyum ve nesillerin devamını sağlayan diğer içgüdüler… Darwin, içgüdünün sonradan doğal seçimle kazanıldığını savunurken, bugünün pozitif bilimcileri bazı içgüdüsel davranışların genlerde varolduğunu ispatlamışlardır…

Doğanın da içgüdüleri var…çiçeklerin, otların, börtü böceğin, rüzgarın, yağmurun, dağların, denizlerin…  tüm evrenin öyle bir sistematiği var ki, genel bir evrensel akıldan söz etmek bana pek garip gelmiyor artık…

Ama insan doğdugu ikinci dakikadan itibaren bu özden ayrılmaya ve başta kendi özü olmak üzere tüm evrene yabancılaşmaya başlar… doğanın diğer tüm canlıları aynı kapıdan girerken hayata, sadece insan için başka bir kapı aralanır… ve bu kapıdan giren ademoğlu ve havvakızı doğanın kanunlarına değil de, kendinden önce doğan insanların koyduğu kanunlara göre şekillenmeye başlarlar…

Yeni doğmuş bebekler ile hayvanlar arasındaki “bize anlaşılmaz gelen” o kuvvetli bağ bundandır… Bebekler büyüklerin onlara nasıl yaklaştıklarını anlarlar, sezgileri cok kuvvetlidir, aynı hayvanlarda olduğu gibi…

Ve insan evladı ilk önce korkuyu öğrenir kendinden daha önce doğmus öteki insanlardan… korku en temel duygu halini alır, tüm yaşamı yönlendirir…korku aklımızın, ruhumuzun, kalbimizin katilidir…fikirlerimizin üstünü örten kapkara bir örtü olur… elimizi kolumuzu bağlar, bizi bir şey yapamaz hale getirir hatta…

“sabahına çekip gittin, ben değildim korktuğun biliyorum
sen, zamanın geçtiğini
ve dünyanın korkulacak bir yer olduğunu o gece keşfetmiştin."  Murathan Mungan

Ve çıplak olan vücudu kapanır önce… ve böylece insan diğer canlılardan ayrılmaya başlar ilk defa... ilk zamanlar  sadece soğuktan korunmak için kullanılan önemsiz bir kumaş parçası öyle bir hale gelir ki büyüdükçe, üzerindeki giysiye göre değer biçilmeye başlanır insana... ruhu, aklı, vicdanı, yüreği yok sayılır insanın, sadece üzerindeki 2 metrelik kumaş belirler herşeyi... Ve bunu sahip olduğu baska eşyalar takip eder... Sahip olduklarıyla orantılı olarak artar onun da değeri...

Ve insan yavrusu büyüdükce kirlenir dünyası ve yasaklar başlatılır kendinden önce doğmuş olanlar tarafından... Ademoğlu, havvakızı özünden koparılır zorla, kendine iyice yabancılaştırılır... sorgulamasına, düşünmesine izin verilmez, karşı çıkamaz, aksi takdirde alacağı cezalar çok büyüktür... kendinden önce doğanlar karar verirler onun nasıl yaşayacağına, parçası olduğu doğayı hiçe sayarak hem de...

"İnsan ne olduğunu anlamadan insan oldu."
(Homo non intelligendo fit omnia.)
Gianbattista Vico

Kendinden önce doğmuş olanların kurdukları düzende iyi, kötü, doğru, yanlış, güzel, çirkin belli kalıplara sokulmuş ve çizgiler çoktan çizilmis, sınırlar çekilmiştir... bunların dışına çıkması zordur insanın... öz doğası değil, dünyasal çıkarları belirler bunların anlamlarını...

İnsanın, aklını ve ellerini kullanarak keşfettiği aletler, ürettiği mallar onun ruhunu, yüreğini teslim aldılar 5000 yıldır ve onu doğadan kopardılar tamamen... ve parçası olduğu doğaya sahip olduğunu sanarak bu sefer akılsızca onu yok etmeye başladı insan... 

Ve allahı yarattı insan... daha önce doğmuş olanlar yüreğini, ruhunu, aklını yönetmeye talip oldu ademoğlu ve havvakızının... ilk doğdugu anda yüreğe salınan korku bunu çok kolaylaştırdı... dünyadaki milyarlarca insan, korkunun ve onun doğurduğu inancın kölesi oldular... ama bilmiyorlardı ki; allahın kitaplarını ellerinde tutanların köleleriydi onlar aslında... bir yerden başka yere sürükleniyorlar dudaklarında binbir çeşit lisanda binbir çeşit dua ile...

Tüm insan davranışlarını, kişiliği içgüdülere ve dürtülere endeskleyen Freud haklı belki ama onun bu haklılığı aynı zamanda da günümüz insanının mutsuzluğu... Bir yandan;  seni belli davranışlar yapmaya zorlayan doğal içgüdülerin, diğer yandan seni özünden kopararak doğaya ve kendine yabancılaşmanı sağlayan maddi dış dünya, kavramlar, kurallar, yasalar... Bu ne yaman bir çelişki! bu nasıl bir mutsuzluk! Bu nasıl bir ikilem! İnsanın insandan büyük düşmanı var mı?  Özünden kopmuş bu insan denen varlıktan daha kötü, daha aptal başka bir yaratık var mı?

Bu sorulara verilen yanıtlar olumsuz ve maalesef insan denen yaratık geri dönüşü olmayan yola girdi artık... doğasından ayrıldı, kendine yabancılaştı, özünü yok etti, dünyasını da yok etmek üzere...

Bizlerden önce doğmuş, üremenin dışında özünü kaybetmiş ve bizlerden başka yerde, en tepelerde yaşayan ve kanunları  koyan, yasaları belirleyen ve sadece maddi çıkarlarının ve de gücün peşine düşmüş ve allahın kitaplarını ellerinde tutan ve ruhumuzu, bedenimizi, aklımızı, yüreğimizi ürettikleri her eşya ve mal ile günden güne zehirleyen, bizleri kendilerine köle eden ve kendi dünyasal çıkarları için bizi aptal edip birbirimize düşüren ve kendilerine “insan” denen  bir avuç yaratığın dahil olduğu katagoriden ben, kendi isteğimle çıkıyorum... Ben artık insan değilim...

Ve sahip oldukları akıllarını kullanmayıp, hiç bir şeyi sorgulamadan, hiç bir konuda düşünmeden, kendilerinden önce doğmuş olanların her türlü kuralına bilinçsizce boyun eğip efendileri ve de kendi çıkarları için kendi gibi olanları ezenler, kullananlar;  ruhlarını sağır edip kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanları  aşağılayanlar, dışlayıp hor görenler;  öz benliğini rededip, yüreğini ve ruhunu bir kenara atıp sadece var olduğunu düşündükleri akıllarıyla hayata yön verdiklerini sananlar;  kendilerine insan diyorlarsa eğer, ben insan değilim bundan sonra...

Eğer bu toplumda benden önce doğmuş olanların koyduğu kurallara karşı çıkmak; onların iyi, kötü, güzel, çirkin, doğru, yanlış, akıllı, aptal vs gibi kabul görmüş her türlü soyut değerlerine yeni anlamlar yüklemek delilikse eğer, ben zır deli olduğumu burada ilan ediyorum... Ben deliyim, hem de tımarhanelik deli... deli ve insan olmayan bir yaratığım bu alemde artık... bu yüzden yalnızım, benimkisi 5000 yıllık yalnızlık belki... bu yüzden bir okyanusun tam ortasında minicik bir adayım... bu yüzden koskocaman evrende kutup yıldızının tek yoldaşı benim belki de... iste bu yüzden hiç bir yerlere ait olamıyorum, kimseye derdimi anlatamıyorum, hayallerimi paylaşamıyorum... işte bu yüzden içimden çığlık çığlığa söylüyorum şarkılarımı ve siz insanlarla dalga geciyorum, kendi kendime gülüyorum sonra kahkahayla ve sonra gecenin en koyu karanlığında görünmez olup hıçkırarak bağıra bağıra ağlıyorum... işte bu yüzden sevdalarım karşılıksız, sevişmelerim sansürlü, özlemlerim sınırlı, hasretim bitmez benim...

Ve şimdi ben, üstümdeki tüm giysilerimi çıkarıyorum, sahip olduğum herşeyi en aza indirgiyorum, ruhumu ve yüreğimi pisliklerden arındırıyorum... Ve ben bu son halimle; artık insanları, ilk doğdukları andaki çırılçıplak halleriyle görmek istiyorum... insan olmadan önceki halleriyle... insan olmadan önceki özleriyle...bedenlerindeki tüm giysileri çıkartarak; ruhlarındaki öfkeden, korkudan, hırslardan, nefretten arındırarak; beyinlerindeki dogmalardan, her türlü düşünceden sıyırarak... sadece özünü görmek istiyorum... Ve insanı soyduğumda, sonradan yüklenen herşeyden onu temizlediğimde geri kalan özün aynı olduğunu görüyorum... hepimiz aynıyız, biriz.. bir bütünün küçücük ve önemsiz parçalarıyız sadece...

Deli olmayı göze alırsanız bu mümkün, en azından denemek mümkün... Neden bizler bunu yapamıyoruz, neden birbirimize bakınca sadece nefes alan, içtenlikle kahkaha atabilen, utanmadan ağlayabilen, tüm kalbiyle sevebilen, bütün gücüyle kucaklayan o varlığı görmüyoruz?  Neden birbirimizi sadece giysilerimizle, sahip olduklarımızla, düşüncemizle,  inançlarımızla, deri rengimizle, dilimizle, alışkanlıklarımızla sınıflıyoruz ve yargılıyoruz? 

Sadece yargılamakla da yetinmiyor ve kendi değerlerimizi ötekine kabul ettirmeye çalısıyoruz... neden karşımızdakileri oldukları gibi kabul etmiyoruz, neden onların kendimiz gibi olmasını istiyoruz? zorumuz nedir? Bunu yapmakla elimize ne geçiyor kavgadan, kötülükten, savaşlarda, ölümlerden, mutsuzluktan başka?

Bize ne bir başkasının bedenine sardığı örtüden, bize ne bir başkasının çıplaklığından, saçının şeklinden, gözünün renginden... bize ne bir başkasının düşüncesinden, inancından... bize ne bir başkasının ırkından, dilinden, cinsiyetinden... bize ne onun öfkesinden, nefretinden, neşesinden, kelimelerinden, konuştuğu dilden, şarkısından, türküsünden, sevdasından, dininden imanından, içkisinden, hayallerinden, rüyalarından, isteklerinden, istemediklerinden, ... bize ne, sana ne, kime ne!!!  Kul Nesimi 500 sene evvel ne güzel demiş, Ruhi Su bugün ne güzel çalmış söylemiş:

Ben melamet hırkasını, kendim giydim eynime
Ar-ı namus şişesini, taşa çaldım kime ne
Sofular haram demişler aşkımın şarabına
Ben doldurur ben içerim, günah benim kime ne

Kah giderim medreseye ders okurum hak için
Kah giderim meyhaneye dem çekerim aşk için.
Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
Kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni

Ben yitirdim ben ararım, yar benimdir kime ne
Kah giderim öz bağıma, gül dererim kime ne
Sofular secd'ederler mescidin mihrabına
Benim ol dost eşiğidir, secdegahım kime ne

Kelp rakip böyle diyormuş, güzel sevmek pek günah
Ben severim sevdiğimi, günah benim kime ne
Nesimi'ye sorsalar ki, yarin ile hoş musun,
Hoş olam ya olmayayım, o yar benim kime ne.

2011’de; yüreklerimizi sadece sevgiye açalım, kalplerimizde sadece iyiliğe yer verelim, aklımızı sadece güzellikler için çalıştıralım diyorum... bundan sonra yaşamda kendimizi, kendi değerlerimizi, kendi inançlarımızı, düşüncemizi baz almadan bakalım başka hayatlara, baska dünyalara... 2011 yılı bizim için, tüm insanlık için iyiliklerin, güzelliklerin, en yüce sevgilerin ve masmavi bir  dünyanın başlangıcı olsun...

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol