Silivri Facebook

Genç Osman'dan Deniz'lere Giden Yol...

1826 yılına kadar, yani 2. Mahmut tarafından ortadan kaldırılana kadar, Ordu-yi Hümayun, şimdiki tanımlamayla Osmanlı ordusunun en önemli ve kalabalık grubunu Yeniçeriler oluşturmaktaydı... Yeniçeriler, Kapıkulu askerlerinin, padişahın çevresinde bulunan piyade kısmıydılar ve Osmanlı sınırları içinde yaşayan rum, sırp, arnavut gibi çeşitli hiristiyan topluluklarının çocuklarının devşirilmesiyle oluşturulmuşlardı... Yeniçeri ve Kapıkulu askerleri, tüm Avrupa’nın ilk profesyonel ordusu sayılırlar...

Yeniçeriler, padişahın iktidarının bekçisi durumundaydılar ama aynı zamanda da Osmanlı’da hep merkezi otoriteyi idare eden yıkıcı bir güç de olmuşlardır... Kuruldukları andan itibaren iktidarı tayin eden en önemli unsurdurlar ve bu amaçla İstanbul’daki isyanların tamamı onların eseridir...

Yeniçerilerin ilk isyanı Fatih Sultan Mehmet zamanına denk gelir... Bu isyanın sebebi ise padişah ile vezir-i azam Çandarlı Halil Paşa arasındaki mücadele idi... Ve bu isyanın sonucunda Osmanlı’da ilk vezir idamı gerçekleşti... Çandarlı Halil Paşa, tarihimizde, ordunun müdahalesi sonucu asılan ilk başbakandır...

Fatih’in ölümünden sonra oğulları 2. Beyazıt ve Cem arasındaki iktidar mücadelesinin de sonucunu Yeniçerilerin isyanı belirledi ve ordunun tercihi ile 2. Beyazıt padişah oldu... Aynı şekilde Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkmasında da ordunun yani Yeniçeri ve Kapıkulu askerlerinin parmağı vardır...

Yeniçeriler, 17. yüzyılda iyice güçlenerek halktan vergi toplamak ve devlet işlerini yürütmek gibi baska işler de yapmaya basladılar, devlete tamamen hakim oldular denebilir..  Hatta öyle bir duruma geldi ki, ordu devlet içindir mottosu yerini, devlet ordu içindir sloganına bıraktı... Yeniçerilerin desteği ve izni alınmadan hiç bir değişiklik yapılamaz oldu... İstedikleri herşeyi, isyanlarla ve ayaklanmalarla devlete kabul ettiriyorlardı kolayca... istediklerini padişah, istediklerini sadrazam yapıyorlardı... Ve aynı yıllarda, onların zulmünden bıkan anadolu halkı da, onlara karşı isyan etmeye başlamıştı...

3. Murat zamanında Yeniçeriler ve Kapıkulu askerleri iyice gemi azıya almışlardı artık ve akçanın değerinin düşürülmesi yani enflasyon ile maaşlarında azalma olunca ayaklandılar ve defterdar (maliye bakanı)  ve sadrazamın kellelerini istediler... Ayaklanmayı bastırmak için bu istek hemen yerine getirildi...

4. Murat küçük yaşta tahta geçince, askerler bundan istifade ederek İstanbul’da zorbalıklara başladılar... Sadrazam Hüsrev Paşa’nın azlini bahane ederek ayaklandılar ve saraya yürüyerek, yeni Sadrazam Müezzinzade Hafız Ahmet Paşa’yı öldürdüler...

Yeniçerilerin çıkardıkları isyanların arasında en korkuncu ise Genç Osman olayı idi... Reformist ve ilerici düşünceleriyle bilinen Genc Osman, Yeniçeri ve Kapıkulu’dan oluşan, çığrından çıkmış ve yozlaşmış Osmanlı ordusuna bir çeki düzen vermek istiyordu... Onun en büyük isteği ise, devletin yönetimine karışmayan bir ordu kurmaktı... (Sanırım bu durum sizlere biraz tanıdık gelmekte, 2011’de de bir çok kişinin isteği bu değil mi!)  Nitekim, bu durumu haber alan askerler kazan kaldırırlar, şimdiki deyimle darbe yaparlar ve bunun sonucu Genç Osman, Yedikule Zindanlarında,  20 Mayıs 1622 tarihinde, işkenceyle öldürülür.  Öldürüldüğünde henüz 18 yaşında, hayatının baharında bir gençti... Bu olay tarihe Haile-i Osmaniye diye geçer...

Ve tam 350 yıl sonra aynı zihniyet, yine aynı sistem, yine bir güneşli mayıs ayında, 6 mayıs 1972’de, bu sefer 3 devrimci genci acımasızca asarak öldürdü… Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan…

Osmanlı’da başlayan asker-devlet iliskişi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla aynı işlevini devam ettirmiş ve ordu, Demokles’in kılıcı gibi gölgesini devletin üzerinden hiç eksik etmemiştir…Hiç bir zaman, devlet yönetimine karışmayan bir ordu bu topraklara nasip olmamıştır… Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış tüm ihtilaller bunun ispatıdır… 27 mayıs 1960’da biri Başbakan Adnan Menderes olmak üzere 3 kişi idam edilmiştir… Ardından 12 Mart muhtırası gelmiştir ve bu da 3 devrimci gencin öldürülmeleriyle son bulmuştur…

Ordu, 700 senedir değişmeyen aynı zihniyetle 12 eylül 1980’de bir darbe daha yapmıştır… Türkiye halkını tamamen sindirmeye yönelik bu darbe başarıyla sonuçlanmış, yüzlerce genç acımasızca öldürülmüştür… (17 yaşında idam edilen Erdal Eren de bu dönemin simgesi olmuştur)

1997 yılında 28 şubat post-modern askeri darbesi başka bir örnektir… İnternet muhtıraları, Balyoz darbe planları vs gibi daha nice örnekler verilebilinir…  14-15 Nisan 2007 cumhuriyet mitinglerini de onlardan bağımsız düşünmek saflık olur… 700 yıldır bu topraklarda yaşananlar hep aynı, tarih sürekli tekerrür etmekte… Zihniyet aynı, yaşananlar aynı… Ve bizler hala, bunlardan hic ders almamaktayız ne yazık ki!

Takvimler  20 Mayıs 1622 tarihini gösterdiğinde, başkent İstanbul’da 18 yaşında bir genç, ülkesi için güzel şeyler istediği için işkenceyle öldürüldü… Aradan tam 350 yıl geçti ve tesadüfe bakın ki yine bir mayıs sabahı,  6 Mayıs 1972’de, bu sefer başkent olan Ankara’da, aynı sebeplerden, benzer şeyleri istedikleri için 24-25 yaşlarında 3 genç idam edildi…

Genç Osman, zamanının devrimci gençlerinden biriydi ve yapmak istediklerinden dolayı muhalefetle karşılaştığında şu dizeleri söylemiştir:
 
“Niyyetûm hidmet idi saltanat-u devtetime
Çalisur hâsid ü bedbâh, aceb nekbetime.”

(Niyyetim, saltanat ve devletime hizmet etmekti amma, ne iştir ki, kıskanç ve kötü dilekliler hep felaketime çalışır.)

Ve 350 sonra bu sefer Deniz Gezmiş şöyle diyordu son olarak:
“Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün. Ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.”

AŞKOLSUN SİZE ÇOCUKLAR

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol