Silivri Facebook
banner88

Görünmez Kalın Duvarlara

Ayşe Nart, sevgili arkadaşım… Geçen hafta onu ziyarete gittim, aynı zamanda da resim sergisinin açılışına katıldım…

Ayşe uzun yıllardır Kopenhag’da yaşayan bir çerkez kızı… Adının anlamı gibi bir kadın Ayşe, yaşayan, hayatın içinde, tam ortasında… Ayşe farklı bir kadın, özgür ruhlu, ama sınırları da olan… çizginin dışına çıkabilme cesaretine sahip ama yine de bu tarafında duran… aykırı ama bir yanda da herkes gibi… Çapkın bir kadın Ayşe ama aynı zamanda da masum ve saf küçük bir kız… hem huysuz hem sevimli… hem sinirli hem neşeli… hem diktatör hem boyun eğen… bazen hiç çekilmez olan, bazen de çok aranılar… Kahkahalarla güldüğü kadar, bağıra bağıra ağlamasını da bilenlerden o… Birbirimize hem çok benziyoruz hem hiç benzemiyoruz… Bir bakıyorum karşımda tıpkı ben, bir bakıyorum bana çok yabancı…

Resim sergisindeyim onun, serginin adı „Sufi“… Büyük bir tablonun karşında durmuşum, bakıyorum resme, öylesine bakıyorum, kafamda hiç bir düşünce, aklımda hiç bir yorum olmadan… Somut soyutla birbirine karışmıs vaziyette… Mavi bir tablo bu, masmavi… Mavi huzurun rengi derler… Mavinin içinde beyaz ve şeffaf tennureleri ve sikkeleriyle dervişler… İki tanesi sema ediyorlar ortada, çıplaklar… Mavinin içine giriyorum ben de, mavi oluyorum döne döne… Bedenimi saran ne varsa atıyorum, ruhumu sarmalayan, beni boğan herşeyi bırakıyorum, beynimi kirleten tabulardan kurtuluyorum… Şimdi her durumumla, hücrelerime kadar çıplağım ve dönüyorum, bedenimdeki en küçük, yok sandığımız, gerçeküstü görünmez parçacıklar gibi… aynı yöne dönüyoruz, onlara benziyorum yavaş yavaş, küçülüyorum küçülüyorum görünmez oluyorum… Bir hiç oluyorum bu koskoca evrende… Evrenin mavisine karışıyorum, yıldızlara yükseliyorum sarılaşıyorum, parlıyorum onlar gibi, göz kırpıyorum tüm güzelliklere, adil ruhlara, özgür beyinlere…

Başımı yan tarafa çeviriyorum, bir kadın rahmi var tuvalde, yuvarlak ve renkli bir dünya var kadının tüm bedenini kaplayan… çocukluk zamanlarımızın rengarenk dünyası...  Bu renkler orada kalmış gibi resimde, büyüdükçe renkler birbirine karışıyor, grileşiyor her yer, kararıyor dünyamız... İşte orada, beynimizin hapishanesinde unutulan, gizlemek zorunda bıraktığımız en masum halimiz orada, Ayşe’nin resmettiği tuvalde renklerimizi, özümüzü  bırakıp geleceğe doğru büyüyoruz en kirlenmiş olarak...

Bir başka resimde semazenler döne döne yanıyorlar, yana yana dönüyorlar, pişiyorlar… piştikçe aşka ulaşıyorlar…  Ayşe’nin rüyaları bu resimler, onu anlıyorum, çok daha derinden tanıyorum baktıkça... Ayşe tabulara baş kaldırıyor... Çıplak kadın semazenler dönüyorlar huşu içinde... Aklın kuralları yok bu resimlerde… Gelenek, ahlak, kanun yok… sadece rüya var, düşünce var, hayal var.. Burada sadece Ayşe var, onun ruhu var…

Kadındaki o muhteşem estetiği tek çizgide algılattırıyor bize başka bir tabloda.. kıpkırmızı, kırmızının muhteşemliği sarıyor beni... Mevlana ile Şems kucaklaşmış, öpüşüyorlar hemen yanıbaşında... ebedi aşkın alevi sarmış her yanı... Şems’in yokluğu cehennem olmuş Mevlana’ya, Şems ona ışık olmus, yolunu aydınlatmış, aynı adındaki anlam gibi...

Ayşe’nin resimleri sürrealist, yani diğer bir deyişle gerçek ötesi… Gerçeküstü de diyorlar ama gerçek ötede mi üstte mi bilmiyorum? Gerçek ötesi demek gerçek dışı mı demek acaba? Ne demek gerçek, tam bilmiyorum…Belki de bu resimler gerçektir biz gerçek değilizdir, gerçek ötesi olan bizizdir belki de!!!! Koyu bir mavi tuvalde çıplak dans eden kadın dervişten daha mi gerçeğim ben! 

Gerçek, henüz insana kendini göstermedi, belki görsek de anlayamayacağız… Belki Ayşe gösteriyor bize gerçeği… Bizi sarmalayan büyük iradenin dışına çıkarıyor bizi Ayşe… O bunu boyalarla yapıyor, ben kelimelerle… O büyük tuvaller kullanıyor, ben küçük beyaz kağıtlar… Ama derdimiz aynı, yapmak istediğimiz aynı şey…Yöntemimiz farklı ama gittiğimiz yol aynı bizim…

Binlerce yıldır zihinlere kazılanları söküp, yerine insaoğluna unutturulan bambaşka imgeleri yeniden yüklemek istiyoruz...  Sistemin, törelerin, alışkanlıkların, toplumun; ruhumuzu, aklımızı esir aldığı herşeyi atıp, yerine yenilerini koymak istiyoruz... Ruhlarımızdaki isyanı sizlerle paylaşıyor, ortak olmanızı istiyoruz... Bu amaçla yola çıkan herkesin yolu açık olsun...

sağ elimi kaldırdım
sol elimi daldırdım
dilim kalbe indirdim
döndüm mevlana gibi

hayranı der aşk versin
şems gibi yoldaş versin
canlar kemale ersin
ersem mevlana gibi...


Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol