Silivri Facebook
banner88

İnsanlığın Lüzumu Yok...

Nasıl hayvanlaşabilirim! Şimdi bunu okuyan bir çok kişi kendime ceza verdiğimi veya kötü bir iş yapmışım da kendime hakaret ettiğimi düşünecek… Aranızdan bir çoğu, bunu benim anladığım manada algılamayacak ilk okuduğunda… Anlayan azınlığa ise sözüm yok, onları meclisin dışında tutuyorum…
 
İnsanlık aleminde, alemin üyelerinden biri kötü bir şey yaptığı zaman söylenen bir kaç kalıplaşmış cümle vardır:
‚Bu insanlığa yakışır mı’
‚İnsanlık öldü mü’
‚İnsan olan bunu yapmaz’
‚İnsanlık nerde kaldı’… ve benzerleri…

Bu cümlelerin lügatlardan, kitaplardan, akıllardan, beyinlerden, dillerden derhal silinmesini öneriyorum, çünkü kötülük tam da insana ait bir şeydir, sadece insana yakışır… İnsanların kötülüğü ve aptallığı şaşılası bir durum değildir…

Üstelik kendi kötü  davranışlarımızı, tüm negatif duygularımızı, aptallıklarımızı, cahilliğimizi, acımasızlıklarımızı, kıskançlıklarımızı, nefretlerimizi tanımlarken hiç çekinmeden ve utanmadan zavallı hayvanları kullanır, onlardan örnekler vermeyi de bir marifet sanarız… Koyun sürüsü gibi olmak, öküz gibi cahil olmak, eşek olmak, inekleşmek, köpekleşmek, kedi gibi nankör olmak, angut, yılan gibi sinsi, kuş gibi beyinsiz, ayı gibi patavatsız, tilki gibi kurnaz vs vs vs… (gerçi sadece kendi algılamalarımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı mutlak doğru kabul edip diğerlerini yargılamak ve aşağılamak da ayrı bir insanlık hali ya, bugünün konusu olmadığı için fazla kurcalamayalım)

Öncelikle; sadece insana ait olan bu çeşit duygu ve davranışları hayvansal sıfatlarla ifade etmekten derhal vazgeçilmesini öneriyorum… Hayvanların isimlerini küfürlerimizde, hakaretlerimizde kullanmayı da derhal bırakalım, hemen şimdi hem de… Onları kendi dünyalarında rahat bırakalım, onlara hakaret etmeyelim…

Örneğin;  birisi bir şeyi anlamayıp boş boş baktığında ona ‚angut’ derler… Angut kuşu eşi öldüğü zaman gözlerini bir dakika bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmaz ve de  o da ölene kadar onun baş ucunda bekler ... Üstelik çok ürkek bir hayvan olmasın rağmen, o anda yanına başka bir hayvan gelse dahi yerinden kımıldamaz… Keşke insanlar da angut gibi bakabilse değer verdiklerine… Umarım bundan böyle birine ‚angut’ derken iyice düşünürüz…

Şeytan bile insan olarak yaratılmadığına şükreder, demiş bir düşünür…Biz insanlar acayip mahluklarız, hayvan olmadığını iddia eden tek hayvan cinsiyiz… Aklıyla diğer hayvanlardan ayrıldığını düşünüp onları aşağıda gören ve bununla da öğünen garip yaratıklarız… Oysa; hayvanlaşmak en büyük mertebeye ulaşmaktır…

Ben derhal insanlığımdan istifa ediyorum ve hayvanlaşmak istiyorum… Tekrar ilk doğduğum zamanlara, özüme dönmek istiyorum, çırılçıplak… Büyüdükçe bana verilmiş olan tüm değerlerden kurtulmak,  hem beynimdekilerden hem de bedenimdekilerden arınmak istiyorum… Sahip olduğum tüm maddi tuzaklardan ilelebet vazgeçmek; bir kuş kadar özgür, bir ayı kadar rahat, bir köpek kadar sevgi dolu, bir kaplumbağ kadar sakin, bir angut kadar fedakar olmak istiyorum…

Tüm koşuşturmalardan, hırslardan, sonu gelmeyen gereksiz çabalardan uzaklaşmak istiyorum… Ruhuma kazınmış tüm insani kötülükleri yok etmek; nefreti, kıskançlığı, kini ruhumdan atmak istiyorum…

Kula kulluk eden insanlık aleminden bugün istifa ediyorum… Beni insanlaştıran tüm değerlerden vazgeçiyorum… Ulaşılması en zor yere gelmek, herşeyden vazgeçmek, beni insan yapan değerlerle vedalaşmak… Önce sahip olma isteğimden kurtuluyorum yavaş yavaş ve sahip olduklarımdan da… İlk adım bu, sonrası kendiliğinden geliyor, zaten insanı insan yapan, doğasından ve özünden hızla uzaklaştıran da bu duygu değil mi?  Savaşların sebebi; deli gibi çalışıp hayatı ıskalamanın nedeni; kıskançlığın, öfkenin, kinin, hırsların arkasındaki büyük güç… Evlilik kurumu bile başka bir insanı sahiplenme değil mi? 

Son 2 yıldır çokça düşündüğüm, aklımı sürekli meşgul eden, dost muhabbetlerinde sıkça dile getirdiğim, gazete makalelerimde yazıya döktüğüm bir mesele, aykırı ve devrimci bir dünya görüşü, şimdilerde, bir tv dizisi sayesinde güncel oldu… Mandıra filozofu Mustafa Ali bu yüzyılın devrimcisi bana göre... İnsanlık alemini doğadan ve özünden  uzaklaştıran bir çok kurala, değere karşı olmak... İhtiyacın kadar tüketmek, mal-mülk sahibi olmamak… taş devrine geri dönmek, yani bir bakıma hayvanlaşmak… Şu görsel medyanın gücü, tv’nin etkisi bir kez daha kendini gösterdi, ama bu sefer bundan şikayetim yok...

Bebekler doğuyor hergün binlerce,milyonlarca... Ve doğar doğmaz atıyorlar onları büyük ve derin ve kirli ve acımasız ve çirkin insanlık çukuruna... Oradan kurtulmak ne zor, vazgeçebilmek ne zor onların ruhumuza kazıdıklarından...

Bir yol tut kendine minik bebek, orada sadece aşk olsun, bu dünyada hep aşk olsun, bu dünyayı aşkla, sevgiyle güzelleştir... Ve bunları yap ki, sana aşkolsun...  özüne dön ve  hayvan ol ve yürü bu yolda, bil ki ölümden öte hiç bir şey yok yolun sonunda... Minik bebek büyü ve düşün... düşün ve anla, anla ve bil, bil ve öğren, öğren ve tanı... Tanı onları... Tanı da büyü Ahmet Arif’in yeğeni...
Dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

 

 

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol