Silivri Facebook
banner88

Silivri'deki Ergenekon'u anlamıyorum

Kocaman bir fotoğraf, iki nöbetci askerin fotografi … Benim güzel Silivri’min bu şekilde anılmasına üzülüyorum…

Mesai arkadaşım, Konrad’a  veriyorum gazeteyi okuması için… O da okuyor aynı haberi… Geçen sene anlatmıştım ona oraları, resimlerini göstermiştim… Merakla soruyor bana neler olduğunu… anlatıyorum kısaca…senin anlattığın şehre, bu yakışmamış diyor…

Ergenekon  bize hiç yakışmadı aslında, Türkiye’ye hiç yakışmadı diyorum ona… Ergenekon nedir diyor… derin devlet diyorum… Derin devlet’i soruyor arkasından… Nasıl anlatsam, ben de tam bilmiyorum ki… Devlet içinde devlet diyorum… yani devletin görünmeyen kısmı, yani suç işleyen kısmı…

Ergenekon Türkiye’nin kara lekesi… Ilk başlangıcının Osmanlıya bile dayandığını söyleyenler var… O zamanki teşkilatın adı “Teşkilat-ı mahsusa”… iki çeşit derin devlet var diyorlar… biri iyi, biri kötü… anlamak zor…

2.Dünya savaşından sonra, güçlenen Sovyetler birliğine karşı kurulan Nato’ya bağlı ülkelerde, CIA tarafından kurulan ve yönetilen, illegal örgütler oluşturuldu...Örneğin Italya’da Gladio, Almanya’da Gehlen harekati, Fransa’da rüzgargülü, Avusturya’da Schwert (kılıç)… Işte bu örgütün Türkiye kolunun adı ise Ergenekon… Geçmiş senelerde diğer ülkelerdeki oluşumlar büyük operasyonlarla tasviye edildi… Ne yazık ki tasviye edilemeyen tek ülke Türkiye…

Ergenekon oluşumundan ve dolayısıyla Kontgerilla’dan ilk defa 1970 li yıllarda Bülent Ecevit söz etti… tehditler sonucu sustu… Daha sonra bunu açığa çıkarmak isteyen savcı Doğan Öz katledildi… Turgut Özal’a yapılan suikast sonrası, Özal yaptığı araştırmalar sonucu şöyle demiştir: Bir örgüte geldim çarptım…

Emperyalist devletlerin gözü her zaman Türkiye’nin üzerindeydi, Atatürk’ün başlattığı kurtuluş savaşıyla Serv’den kıl payı kurtulduk… Onlar gözlerini bizden hiç ayırmadılar… Böl ve yönet politikasını yıllarca uyguladılar… Ve Amerika’nın ve CIA’nin çalışkan çocuklari Türkiye’yi kan gölüne çevirdiler… Iç karışıklıklar yarattılar… Ülkücü gençler, derin devlet tarafından kullanıldı ve solcuların üstüne salındı…Türkiye’de kan gövdeyi götürdü… Bir kargaşa ortamı yaratılarak, Türkiye’yi 12 Eylül askeri darbesine  sürüklemekti amaç…

Bunların aralarında yeraltı dünyasının babaları, gazeteciler, emekli askerler, subaylar, emniyetçiler, avukatlar, iş adamları, profesörler var… Der Standart gazetesi, Türkiye’nin elitlerinin bir oluşumu yazmakta Ergenekon için… Bunlar  “vatanı korumak “  adına hareket ettiler ve ediyorlar… Maşalar belli, maşaları kullananlar da ama maşaların sahipleri bilinmiyor…

Türkiye’nin tarihine isimleri kanla yazıldı… Taksim 1 Mayıs katliamı, Kizildere olayları Kahramanmaraş olayları, Sivas katliamı, Şemdinli olayları, Susurluk skandal, Gazi mahallesi olayları, 12 Eylül askeri darbesi… ölen binlerce genç… idamlar, işkenceler… faili meçhul cinayetler…

Ve gelinen nokta, herşey onların istediği gibi oldu… Insanımız sustu, korktu… ve  28 sene önce bize dayatılan robotlaştırma, yozlaştırma ve aptallaştırma programlarıyla acayip bir millet olduk çıktık…Evet duyarsız bir millet olduk sonunda… Cahil, duyarsız, gününü yaşayan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen; açlık ve yoksulluk sınırında yaşayıp bir kilo patatese kanan; gericiliği baş kaldırı zanneden, hiç kitap okumayan ama herşeyi bildiğini zanneden, sürekli taviz veren, hakaretleri sineye çeken, tepki göstermeyen, yalanı doğrudan ayıramayan; bize yapılan haksızlıkları, atılan kazıkları, kandırmacaları, hainlikleri, yani yapılan her türlü kötülüğü çabucak unutan bir millet olduk çıktık…

Atatürk şöyle demiş: “kahramanı kadar gafili de çok bir milletiz”

Bugünlerde Silivri mahkemelerinde yargılanan Ergenekon, aynı Ergenekon’mudur bilmem! Aynı Ergenekon ise, yargılanan kişilere baktıkça içine düştüğümüz uçurumun daha da derin olduğunu düşünmekteyim ve çetelerden arınmış temiz, adil, demokrasiden yana bir Türkiye umudum hiç kalmamakta…

Ama başka bir durum daha var… yine Der Standart’tan alıntı yapayım, şöyle devam etmişler; Ergenekon davasında yargılananlar,  28 şubat sürecinde, Necmettin Erbakan’a karşı olanlardı… şimdiki Cumhurbaşkanı Gül, o zamanki Refah partisinin bakanı ve başbakan Erdoğan ise partinin önemli adamıydı… Eski generallerden Tuncer Kılınc, Kemal Yavuz ve Erdal Şener  28 şubatın anahtar isimleriydi…

Ister istemez insanın aklına geliveriyor… yoksa olayda bir dişe diş durumu mu var? ama böyle bile olsa, birçoklarının dediği gibi, bunu akp’nin bir oyunu olarak düşünmek, olayın önemini azaltır ve esas o zaman oyuna gelmiş olabiliriz…  benim kafam iyice karisti...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol